Genellikle ergenlik döneminde başlayan akne sorunu, daha çok ergenlikte kalmasına rağmen cinsiyet fark etmeksizin her yaş grubunda görülebilir. Sebase (yağ) bezlerin aktivitesi, propionibacterium acnes bakterisi, deride iltihaplanma, genetik faktörler, hormonlar ve yaşam şekli gibi birçok faktör aknenin oluşumunda etkilidir. Aknenin şiddeti, tutulum yeri, hastanın yaşı, akne izinin olup olmaması akne tedavisini belirleyen etmenlerdendir. Aknenin tedavi edilmemesi ise kalıcı izlere neden olarak özgüven eksikliğine yol açabilir. Tedavinin kişiye özel olduğu ve düzenli kontrol gerektirdiği unutulmamalıdır.
Güven Hastanesi Dermatoloji Bölümünden Prof. Dr. Ercan Arca, akne hakkında merak edilenlerle ilgili bilgi verdi.
Sivilce veya ergenlik sivilcesi olarak da tanımlanan akne; pilosebase yapıların kronik, iltihabi ve çok faktörlü bir deri hastalığıdır.
Akneye özellikle yüzde, omuzlarda, sırtın üst kısmında ve dekolte bölgesinde rastlanmaktadır. Nadiren, yüz tutulumu olmaksızın sadece gövde de görülebilmektedir. Çoğunlukla ergenlik döneminde başlamakta ve 13-18 yaşındaki ergenlerin yaklaşık yüzde 80-85'i sivilceden etkilenmektedir. Ancak birçok olguda sivilce, herhangi bir yaş grubunda başlayabildiği gibi yetişkinliğe kadar da devam edebilmektedir.
Akne;
Akne iyileşme sürecinde deride skar (iz) bırakmaktadır. Skar gelişimi lezyonların şiddetinden ve hastanın yaşından bağımsız olarak gelişebilmektedir. Sıklıkla “skar” olarak adlandırılan yara izleriyle iyileşen akne,
Klinik olarak aknenin öncelikle sebum (yağ bezlerinin meydana getirdiği salgı) artışıyla belirti göstermesi deri yüzeyinin aşırı yağlı görünmesine neden olmaktadır. Pilosebase yapıların deriye açıldıkları kanal ağızlarının genişlemesiyle deride, portakal kabuğu gibi gözenekler oluşmaktadır. Pilosebase yapıda kanalın tıkanması sonucunda mikrokomedonlar gelişmektedir. Deri yüzeyinde yapılan klinik muayenede fark edilemeyen mikrokomedonlar, zamanla cilt yüzeyinde fark edilebilen komedonlara dönüşmektedir. Komedonların varlığı ve sayısı aknenin klinik şiddeti ile paraleldir. Daha sonra da papül, püstül, kist ve abse gelişebilmektedir.
Aknenin gelişme süreci son derece komplekstir. Akne sadece bir neden değil birçok faktörün bir araya gelmesiyle ortaya çıkmaktadır.
Ancak;
Akne oluşumunu etkileyen faktörler şunlardır:
Deri yapısı akne oluşumunda önemli bir faktördür. Yapılan çalışmalarla, yağlı cilde sahip ve gözenekleri genişlemiş bireylerin akneye daha yatkın olduğu belirlenmiştir.
Geçmiş zamanlarda beslenmenin aknede hiçbir rolünün olmadığını görüşü hâkimdi. Son yıllarda yapılan araştırmalar taze meyve ve sebzeler, yağsız proteinler, sağlıklı yağlar gibi düşük glisemik indeksli beslenmenin aknede düzelme sağlayabileceğini göstermiştir.
Batı tipi (yüksek karbonhidrat ve yağ içeriği) olarak tarif edilen günümüz beslenme alışkanlığı yüksek GI (Glisemik İndeks) içermektedir. Bu durum beslenme sonrası artan kan şekeri insülin seviyesinde hızla artışa dolayısıyla androjen ve IGF-1 artışına neden olmaktadır. Bu süreç akneyi oluşturan ve artıran etkenler anlamına gelmektedir. Bu nedenle yüksek GI endeksli hazır şekerli gıdalardan kaçınılmalıdır.
Beslenme sırasında antioksidanlar, poliansatüre yağlar, A vitamini, fiber içeren besinler, çinko, balık yağları, yüksek oranda omega 3 tüketimi ve Akdeniz tipi beslenme alışkanlığı akne tedavisinde yardımcı olacaktır.
Aknenin iz bırakmaması için tedaviye erken dönemde başlanmalıdır. Ancak genetik yatkınlık ve aknenin şiddetine bağlı iz kalabilme olasılığı her zaman vardır.
Dermatoloji uzmanının tedavi seçeneklerinde,
Bu faktörlere göre bir tedavi planı düzenlenir. Tedavi ortalama 3-6 ay sürebilir.Tedavi süreci boyunca kontrolleri aksatmamak tedavinin etkinliğini artıracaktır.
Akne tedavisinde cildin temizliği ve bakımı oldukça önemlidir. Deri bakımı ılık su ve deri pH’ına uygun temizleyici ürünler kullanılarak günde iki kez yapılmalıdır. Cildi kurutacak temizleme ürünleri kullanılmamalıdır.
Akne tedavisinde cilt temizliğinin amacı;
Uygun kozmetolojik yaklaşım, hastanın tedaviye uyum ve güvenini artıracaktır.
Akneli ciltler, normal ciltlerden daha hassastır. Bu nedenle, her şeyden önce aşırı soyucu ve tahriş edici uygulamalardan kaçınmak gerekir.
Akneli cildi fırçalamak, kaşımak, sivilceleri sıkmak veya jiletle tıraş olmak yüzde kalıcı izler bırakabilir. Ayrıca antibakteriyel sabunlar etkisizdir ve deride tahriş yapabilir.
Akneli ciltlerin de neme ihtiyacı olduğu göz ardı edilmemelidir. Yağsız nemlendiriciler, akneli cildi sakinleştirir ve rahatlatır. Ancak nemlendirici, yüzü yıkadıktan sonra hemen sürülmemeli, bir süre beklenmelidir. Çünkü yeni yıkanan deri gerildiği için ihtiyacından fazla nemlendirici emebilir.
Akne tedavisi topikal yani haricen deriye sürülen ilaçlar ve sistemik ilaçlar olarak sınıflanabilir. Hafif akne olgularında topikal krem ve jeller yeterliyken orta şiddette olgularda sistemik antibiyotikler ve kremlerle kombinasyon yapılabilir. Şiddetli olgularda ve önceki tedavilerde düzelmeyen ve iz bırakma eğiliminde olan olgularda ise sistemik izotretinoin tedavisine başlanabilir.
Hormon tedavisi;
Akne lezyonlarının şiddetinden bağımsız olarak gelişen skarlar fiziksel görünümü bozar ve psikososyal durumu olumsuz yönde etkiler. Ne yazık ki hangi hastada skar gelişeceğini öngörmek mümkün değildir. Aknenin başlangıcıyla tedavisi arasındaki sure uzadıkça skar riski artar. Skarların tamamen yok edilmesi mümkün değildir. Bu yüzden erken dönemde tedavi,skarları engellemek açısından da oldukça önemlidir. Skar tedavisinde kullanılacak yöntemler şunlardır:
Akneye yatkın bireylerde ve ergenlik dönemi başlangıcında deri yağlanmasının fazla olduğu gençlerde uygun yüz temizliğine ve bakım kremlerine başvurulması önemlidir. “Akne ergenlik döneminin hastalığıdır, tedaviye gerek yok.” düşüncesi yerine, başlangıçtan itibaren takip edilerek ve şiddetine göre krem, jel kullanılarak akne, şiddetlenmeden ve iz bırakmadan tedavi edilmelidir. Ayrıca bazı ilaçlar da akneye neden olabilir. Bu nedenle akne şikâyetiyle dermatoloji uzmanına giden hastaların kullandıkları ilaç ve vitaminlerin isimlerini doktoruna bildirmeleri gerekmektedir. Akne bir deri hastalığıdır ve dolayısıyla uzun soluklu tedavi gerektirir.
Unutulmaması gerekenler:
Sağlık rehberimizden içerikler görüntüleyin.
Periyodik olarak haber bültenimizi size ulaştıralım.
Nesilden nesile hayat bize GÜVEN diyor.
Güven Hastanesi hizmet standartları ile JCI tarafından akredite edilmiştir. JCI şikayet bildirimlerinizi buraya tıklayarak yapabilirsiniz.
Kişisel verilerin korunması ve işlenmesi politikalarına ilişkin aydınlatma metnimize buradan kişisel veri işleme envanteri ve kişisel verilerin korunması politikamıza ise buradan ulaşabilirsiniz.