Güven Çayyolu Cerrahi Tıp Merkezi Çocuk Gelişimi ve Eğitimi Bölümünden Dr. Öğr. Üyesi Şebnem Gümüşcü, çocuklarda doktor korkusu hakkında merak edilenleri yanıtladı.
Korku, çocukların içinde bulunduğu yaş grubunun gelişimsel özelliklerine bağlı olarak değişim gösterir. Hastalık, hastaneye yatma ve yapılan işlemler özellikle çocuklar için önemli korku kaynaklarındandır.
Tıbbi işlem ve doktor korkusunu etkileyen faktörlerden biri çocukların yaşıdır. Korkunun en yoğun yaşandığı yıllar, doğumdan sonraki iki yıl ve ergenlik yıllarıdır. Özellikle ilk iki yaşta hastaneye genel kontroller için sıklıkla gidilmesi ve aşı yapılması hastane korkusunu artıran bir faktör olarak görülmektedir. Daha önceden hastanede yatan, hatta doğar doğmaz anne yanına verilmeyip yoğun bakımda tedavi alması gereken çocuklarda bu kaygı ve stresin daha fazla olduğu düşünülmektedir.
Okul çağı çocuklarında; doktor-hemşire korkusu, kan aldırma, hastanede yatma, ameliyat olma, muayene olma, ilaç içme, vücut fonksiyonlarını kaybetme gibi sağlıkla ilgili korkular bulunmaktadır. Ayrıca kontrolünü kaybetme, ölüm ve aileden ayrılma gibi korkular da yer alabilmektedir.
Yapılacak tedavi ve işlemler konusunda çocuklara bilgi verilmemesi, onların korku ve kaygılarını artırmaktadır. Çin’de Hsieh ve arkadaşları tarafından yapılan araştırmada, enjeksiyon korkusunun daha önce yaşanan olumsuz deneyimlerden ve işlem öncesi yetersiz iletişimden kaynaklanabildiği gösterilmiştir.
Hemşirenin, çocuğu işlemlere hazırlayabilmesi için her yaş grubundaki çocuğun bilişsel gelişim
özelliklerini, endişelerini ve beklentilerini bilmesi gereklidir.
Hastaneye yatan çocuk ve ailesinin güven, sevgi, saygı görme, kendini gerçekleştirme gibi temel gereksinimlerinin karşılanmaması, kendilerini güvende hissetmemelerine ve kaygı düzeylerinin artmasına neden olur.
Hasta hakları evrensel bildirgesinin en önemli ilkelerinden biri hasta ve hasta yakınının yapılacak her türlü girişimden haberdar edilme ilkesidir.
Yapılan birçok çalışmada, çocuğa uygulanacak psikolojik ve duygusal hazırlık programlarının hastaneye yatışta ve cerrahi girişimde oluşabilecek davranış değişikliği ve anksiyete düzeyini düşürdüğü kanıtlanmıştır.
Acil birimlerine getirilen çocuklarda korku ve stres yaratan nedenler genel olarak 4 grupta toplanmaktadır:
Çocuklar doktordan korkma ya da hastaneye yatma durumuna karşı genel olarak anksiyete, regresyon, bağlanma ve ayrışma problemleri, içe kapanma ya da hiperaktivite, beceri kaybı gibi tepkiler gösterebilmektedirler.
Çocuğun kaygı ve korku ifadeleri; olgunluğuna, kişiliğine, kötü deneyimlere, ebeveynlerine ve doktorun kendisinden taleplerine göre çeşitlenir. Bu reaksiyonlar, kaçma (odaya girmeme), saldırganlık, ağlamak, kaçınmak, kayıtsızlık, geri çekilme, kusma ya da mide ağrılarından yakınma, korkuyu baskılamaya ve saklamaya çalışma şeklinde olabilir.
Ağlayan bir çocuk genellikle saldırgan, kavga ve küfür eden bir çocuktan daha fazla şefkat görmektedir. Oysa ki bu farklı davranışların altında yatan korku aynı olabilmektedir. Ayrıca çocukların çok iyi davranmasında, altında yatan nedenin aile disiplini ile korkutulması olabileceğinin farkına varmak gerekmektedir. Bu durum genellikle çocuğun korku dolu gözlerinden ve gergin tavırlarından anlaşılmaktadır.
Yetişkin bireylerde, çocukken oluşan korkuların yüzde 40’ından fazlasının devam ettiği görülmüştür. Korku, çocuklarda hayatın baskılarına dayanma gücünü azaltır, yeteneklerini sınırlandırmaya neden olabilir ve kaynaklarını harekete geçirmesini engelleyebilir. Korkuların yaklaşık yüzde 5’i kalıcı özelliktedir. Bu nedenle çocukların hastane kaynaklı korkularının ele alınması oldukça önemli bir konudur.
Hastane, doktor ve tıbbi işlem korkuları çocuklara uygulanacak tıbbi girişimlere katılımı azaltıp, hasta olan çocukların sağlık hizmeti almasını ve tedavilerinin uygulanmasını olumsuz etkilemektedir. Hastane ortamında çocuklara uygun bakım verildiğinde ise korkuyu daha az düzeyde yaşayabilirler.
Çocukların sağlıklı olduğu zamanda hastane ve hastalık hakkında endişelerini azaltmaya yönelik eğitimler verilmelidir.
Dünyada her 5 çocuktan 4’ünün beş yaşına gelmeden bir hastane deneyimi yaşadığı belirtilmektedir. Çocukların özellikle preoperatif dönemde (ameliyat öncesi dönem)s yapılan girişimlere bağlı olarak kaygı ve endişe ile ilgili gerilim belirtileri gösterdikleri bilinmektedir. Bu doğrultuda yapılan birçok çalışma, çocuğa uygulanacak psikolojik ve duygusal hazırlık programlarının hastaneye yatışta ve cerrahi girişimde oluşabilecek davranış değişikliği ve anksiyete düzeyini düşürdüğünü kanıtlamıştır. Bu nedenle çocukların korku ve endişelerini azaltmak için daha önceden hastalıkları konusunda bilgilendirilmeleri ve hastane ortamını tanımaları sağlanmalıdır
Çocuk acil ünitelerinde görev yapan pediatri hemşiresi, evrensel çocuk hakları ve profesyonel hemşirelik rolleri doğrultusunda çalışmalıdır. Çocukların (0-18 yaş arası) aile ve toplumda fiziksel, bilişsel, duygusal ve sosyal yönden sağlıklı büyümesi ve gelişmesi, hastalıklardan korunması ve en üst düzeyde sağlık şartlarının oluşturulması temel amacı olmalıdır. Pediatri hemşiresi hasta çocuğun bakım ve tedavisinden, iyileştirilmesinden sorumlu olarak tanımlanmaktadır.
Çocuklara uygulanacak tıbbi girişim öncesi, hastane çalışanları ve ortamına karşı oluşabilecek anksiyete ve korkuyu azaltmak için çocuğun ailesi yanındayken;
Hastanede yatan çocuğun stres ve korkusunu azaltabilmek, psikolojik olarak rahatlatabilmek için farmakolojik yöntemlerin yanında farmakolojik olmayan başka yöntemler de kullanılmaktadır. Masaj, yoga, müzik dinletme, gevşeme egzersizleri ve terapötik oyun en sık kullanılan yöntemlerdir
Oyunun bir çeşidi olan “terapötik oyun” çocuğun benliğindeki travmatik durumlarla ilgili deneyim ve korkularını oyun kurarak oyuncağa aktarması, problemlerle baş etmesine ve tedavi sürecine uyum sağlamasına yardımcı olan bir yöntemdir.
Oyun odalarının daha geniş ve ferah bir ortama sahip olması, dikkat çekici ve eğlendirici oyuncakların bulunması, boyama kalemleri ile çocuk kitaplarının bulunması, çeşitli çizgi filmlerin gösterilmesi, duvarlarının çizgi film kahramanlarıyla donatılması veya hayvanlarla süslenmesi çocukların hastane korkularını yenmelerinde önemli katkı sağlayabileceği düşünülmektedir.
Özellikle acil ünitesinde çalışan pediatri hemşirelerine aşağıdaki önerilerde bulunulabilir:
Pediatri hemşiresi acile başvuran çocuğa; nazik, sevecen ve sakin bir yaklaşım sergilemeli, yumuşak ses tonuyla yakın ilgi göstermelidir.
-Tensel dokunma, göz göze iletişim çocukların korku ve endişesini azaltır ve hatta cesaretlendirebilir.
-Pediatri hemşiresi kendisi ile çocuk arasında duygusal bağ oluşturabilmelidir. Bu durum çocuğun tıbbı işlemlere uyumunu kolaylaştırarak hemşireye güven duymasını sağlayacaktır.
-Okul çocuğu, tıbbi işlemler uygulanırken duygusal kontrolünü sürdürmek isteyebilir. Bu nedenle, çocuğa yapılacak işlemler öncesinde bilgilendirme yapılmalıdır.
-Çocuğa işlemler sırasında deneyimi kontrol etmesine izin verilmeli, mümkünse seçenekler sunulmalı, çocuğun işleme dolaylı katılması sağlanmalıdır.
-Uygulama sırasında çocuğun uyumlu davranışları teşvik edilmeli, sonrasında ödüllendirilmelidir.
-Tıbbi işlem öncesi ve sonrası çocuğun soru sormasına, düşüncelerini ifade etmesine izin verilmeli ve desteklenmelidir.
-Çevresel faktörler, hastalık, sağlık, çocuğun yaşı, ebeveynlerin eğitim durumu çocukların korku düzeyini negatif yönde etkileyebilir. Pediatri acil hemşiresi hasta çocuğa bunu bilerek profesyonel yaklaşım sergilemelidir.
-Pediatri acil ünitelerinde çalışan hemşirelerin; yeterli bilgi ve eğitimi almış olması, mümkün olduğunca aynı hemşirelerin çalışması, renkli ve çocukların ilgisini çekecek desenlerde üniforma giymeleri sağlanmalıdır.
Çocuğun tıbbi işlem korkularıyla baş etmesinde ebeveyn desteği önemlidir. Bu nedenle çocuk acil ünitesinde çalışmakta olan hemşirelerin, uygulanacak girişim konusunda ebeveynleri ve çocukları detaylı bilgilendirmesi, olası korku durumunu engelleyebilir veya azaltabilir. Çocuğun hastaneden korkmaması, hem çocuğun hem de ailesinin muayene, tanı ve tedaviye uyumunu kolaylaştıran en önemli faktörlerdendir.
Yapılan çalışmalarda anne ve babanın eğitim düzeyinin yüksek olmasının hastane korkusunu azaltan bir faktör olduğu tespit edilmiştir. Anne ve babanın eğitim düzeyinin yüksek olması çocukla daha iyi iletişim kurmalarına, onu bir birey olarak kabul etmelerine, çocuğu hastane konusunda bilgilendirmelerine ve olacakları anlatmalarına, evde doktorculuk oynamalarına ve dolayısıyla hastane korkusunu da azaltabileceklerine neden olduğu görülmektedir.
Okul öncesi çocukların muayene ile ilgili korkularını azaltmada, pediatri kliniğini tekrar dekore etmenin, pediatri hemşirelerinin kıyafetlerini değiştirmenin, muayene sırasında oyuncak bulundurulmasının, muayene aletlerinin dış yüzeyinin değiştirilmesinin ve çalışanlara hizmet içi eğitim verilmesinin etkili olduğu gösterilmiştir.
Poliklinikte olması gerekenler:
Resim tablosu, dekoratif aksesuarlar, çiçek ve havuz gibi düzenlemelerin poliklinik ortamını rahatlatacağı ve kullanıcı psikolojisine olumlu katkılar sağlayacağı düşünülmektedir. Çiçeklerin görsel zenginlik kazandırması ve renginden dolayı insanı rahatlatması ve su sesinin insana huzur vermesinin etkili olduğu söylenebilir. Birçok araştırmada müziğin insanlar üzerindeki olumlu etkisi tespit edilmiştir. Bu sonuçlar dikkate alınarak, TV ya da müzik yayını gibi uygulamalar için hastane ortamında en uygun alanın seçilmesi hastaların moral değerlerini yükseltebilir.
Sonuçta, çocuklar sağlıklıyken verilecek olan sağlık eğitimleri veya hastane gezileri çocukların hastaneyi tanımalarına yardımcı olabilir. Çocuk poliklinikleri tasarlanırken kullanılan renklerin çocukların tercihlerine göre yapılması, duvarlarda hayvan ve çizgi film karakterlerinin kullanılması olumlu bir katkı sağlayabilir. Ayrıca, çocuklar ve aileleri poliklinik mekanında beklerken televizyon ve video yardımıyla verilecek olan çocuk sağlık eğitimi yapılacak müdahaleler hakkındaki ön bilgilerin daha sonraki kullanımlarda korku ve endişeyi ortadan kaldırabileceği ve kullanıcıların daha bilinçli olarak hastaneye gelmelerinde etkili olabileceği düşünülebilir.
Yukarıdaki sonuçlar ışığında çocukların hastanelere ilişkin olumsuz algılarını ve hastane korkularını azaltmak için sağlık personelinin çocuklarla iletişimlerine dikkat etmeleri ve buna yönelik eğitim almaları önerilebilir. Bu bağlamda tıbbi görüşmeler ile ilgili olarak bilişsel ve duygusal olmak üzere iki farklı hasta ihtiyacı olduğundan bahsedilmektedir.
Bilişsel ihtiyaç içinde bulunduğu durumu bilmek ve anlamak olarak açıklanabilirken; duygusal ihtiyaç ise karşı tarafından anlaşılmış hissetmek ile açıklanmaktadır
Bu noktada özellikle küçük çocukların doktorlara, hemşirelere ve hastanelere yönelik algılarını değiştirmek; korkularını en aza indirmek için çocukların hem bilişsel hem de duygusal ihtiyaçlarının farkına varılarak ihtiyaçlarının doğru bir şekilde giderilmesi sağlanmalıdır.
Kaygılı olmayan, sakin davranan anne-baba tutumunun çocukların doktor korkusu olmamasında çok büyük etkisinin olduğu unutulmamalıdır.
Sağlık rehberimizden içerikler görüntüleyin.
Periyodik olarak haber bültenimizi size ulaştıralım.
Nesilden nesile hayat bize GÜVEN diyor.
Güven Hastanesi hizmet standartları ile JCI tarafından akredite edilmiştir. JCI şikayet bildirimlerinizi buraya tıklayarak yapabilirsiniz.
Kişisel verilerin korunması ve işlenmesi politikalarına ilişkin aydınlatma metnimize buradan kişisel veri işleme envanteri ve kişisel verilerin korunması politikamıza ise buradan ulaşabilirsiniz.