Deprem, yer aldığı coğrafyada oluşturduğu yapısal yıkımın yanı sıra insanların yaşamlarını derinden sarsma ve ciddi psikolojik etkiler yaratma gücüne sahip bir doğa felaketidir. Deprem ve sonrasında verilen tepkiler; olayın şiddeti, mağdurların kişilik yapıları, toplumsal değerler nedeniyle farklılıklar gösterir.
Güven Hastanesi Psikoloji Bölümünden Uzm. Psk. Gözdem Özdem Akaydın, depremin psikolojik etkileri hakkında yazdı.
Deprem gibi yaşamı tehdit eden beklenmedik olaylar karşısında insan beyni, anında iki tür tepki verir: Bunlardan ilki tehlikenin değerlendirmesini yapmak ve ikincisi ise tehditten korunmaktır. Tehdit “Savaş ya da Kaç’’ yanıtı yaratır.
İkincil travma, adından da anlaşılacağı gibi travmatik olaya doğrudan maruz kalan değil, olaya şahit olan ya da medya aracılığıyla olayı izleyen kişilerin “travmatize” olması anlamına gelmektedir. Kısaca, hepimizi derinden etkileyen bu olayların olumsuz etkileri yalnızca olayı yaşayanlar ve yakınlarıyla sınırlı kalmamakta, medya aracılığıyla toplumun neredeyse tüm kesimlerinde de farklı derecelerde olumsuz izler bırakmaktadır. Bunlar olası ve surece uyumlu tepkilerdir. Bu süreçte birincil travma veya ikincil travma yaşanmaması norm dışı olur.
Deprem ve sonrasında psikolojik ve fizyolojik değişim sonucunda kalp atımı ve soluk alıp verme hızının artması, kas gerginliği, korku, şaşkınlık içinde olanlara inanamama hali, uyuşma hissi, terleme, titreme ve bulantı bulguları ortaya çıkabilir.
Deprem sonrası psikolojik reaksiyonlar arasında bilinç bulanıklığı, korku, keder, suçluluk ve öfke gibi güçlü zihinsel ve duygusal durumlara rastlanabilir. Uyku ve odaklanma sorunları ortaya çıkabilir. Yaşananlar zihinde sürekli canlanabilir. İnsanların büyük çoğunluğu, deprem deneyiminden önce çok sarsıcı bir travmayla karşılaşmamış oldukları için dünyayı güvenli bir yer olarak kabul eder ve yakınlarındaki insanların birdenbire ölebileceği düşüncesini taşımazlar. Bu güven ve inanç, ömür boyunca yavaş yavaş inşa edildiğinden, ortaya çıkan ani değişime aynı hızla uyum gösterebilmek insan psikolojisi için çok zordur. Yaşamın paylaşıldığı insanlara ya da olgulara dair geçmişteki anılarla, depremin yarattığı kayba dayalı yeni gerçeklik, bilinçte birbiriyle çelişen farklı duygu durumları yaratır.
Her koşulda yapılması gereken, yaraların sarılmasından sonra, yaşanan trajedinin kabullenilmesi, yaşamın yeniden anlamlandırılması ve kalınan yerden yaşamsal sorumluluklara devam edilebilmesidir.
İnsanların büyük bir bölümü birkaç hafta içerisinde yeni duruma alışıp, iç dengelerini kurar ve zorluklarla başa çıkarken, bazı insanlar ise bu sıkıntılı süreçle başa çıkamaz. Akut travmayı takiben ortaya çıkan bir aydan uzun süren süreç "Travma Sonrası Stres Bozukluğu" olarak tanımlanır.
Deprem sürecini yaşayan kişi, konuşmak istemediği takdirde konuşmaya zorlanmamalıdır. Kendisinin arzu ettiği bir zamanda duygu ve deneyimini paylaşabileceğini bildirmek, kişinin rahatlamasını sağlayacaktır.
Konuşulduğunda, kişinin yaşadıklarını önemsizleştiren, deneyimini anlatmasına ve yaşamasına izin vermeyen, duyguları bastırmaya teşvik eden yorumlardan kaçınılmalıdır.
Depremin hemen sonrasında yapılacak psikolojik yardımda kişiye, yaşadıklarını ve duygularını rahatça belirtme olanağı vermek, zihinsel ve bedensel rahatlamaya, dinlenmeye olanak sağlamak önemlidir.
Travmanın yaratabileceği duygusal sorunlar konusunda aydınlatıcı bilgiler sunmak önemlidir.
Travma yaşamış kişinin yaşamını yeniden düzenleme konusundaki motivasyonunu kırmış olması beklenen bir durumdur. Psikolojik iyileşme açısından çaba sarf etmenin öneminin kavranması çok önemlidir. Kişi ya da kişiler iyileşmeye, çok zor bir yaşam sürecinden geçtiği gerçeğini kabul ederek başlamalıdır.
Travma sonrası stresin yol açabileceği dikkat ve odaklanma sorunları nedeniyle, kaza yapma olasılığı artmış olabileceğinden motorlu araç kullanma, yemek pişirme veya başka dikkat gereken aktiviteler sırasında çok özenli olunması gerekecektir.
Duygu durum düzelmesinde; dengeli beslenme, uyuyabilme ve beynin oksijen kaynağını artırmayı hedefleyen hafif egzersizler önemlidir.
Olay anına zihinsel geri dönüşler yaşamak ve uykuda kâbuslar görmek sıkça karşılaşılan durumlar olmakla beraber, zamanla bu bulguların azalması beklenir.
Yukarıda söz edilen yöntemlere rağmen kişi, iki haftayı geçen bir süreden sonra hâlâ çok yoğun korku ve keder yaşıyorsa, günlük yaşama geri dönmekte zorlanıyorsa, kendisine veya etrafa zarar verme riski taşıyorsa, profesyonel destek sağlanması düşünülmelidir.
Sağlık rehberimizden içerikler görüntüleyin.
Periyodik olarak haber bültenimizi size ulaştıralım.
Nesilden nesile hayat bize GÜVEN diyor.
Güven Hastanesi hizmet standartları ile JCI tarafından akredite edilmiştir. JCI şikayet bildirimlerinizi buraya tıklayarak yapabilirsiniz.
Kişisel verilerin korunması ve işlenmesi politikalarına ilişkin aydınlatma metnimize buradan kişisel veri işleme envanteri ve kişisel verilerin korunması politikamıza ise buradan ulaşabilirsiniz.