En yaygın öğrenme güçlüğü olan ve kişinin hayatını zorlaştıran disleksi; kelimeleri yanlış okuma, matematiksel işlemleri yapmada ve numaraları ezberlemede sıkıntı yaşama gibi belirtiler gösteriyor. Genetik yatkınlık, gebelikte sigara ve alkol kullanımı, bozuk aile etkileşimi disleksinin risk faktörleri arasında yer alıyor.
Disleksinin “zeka geriliği” olmadığının altını çizen uzmanlar, iki yaşına kadar geçen süreçte söylemesi gereken cümleleri söyleyemeyen çocuklarda disleksi gelişme riskinin yüksek olduğunu belirtiyor.
Güven Hastanesi Psikoloji Bölümü Uzmanları, disleksi hakkında merak edilenleri yanıtladı.
Özgül öğrenme güçlüğünün alt başlığı olan disleksi; zekâsı normal ya da normalin üstünde olan bireylerin, standart testlere göre yaş, zekâ düzeyi ve aldığı eğitim göz önünde bulundurulduğunda okuma, konuşma, akıl yürütme, matematik ve yazılı anlatım düzeyinin beklenenin önemli ölçüde altında olmasıyla tanısı konulan bir bozukluktur.
Disleksinin okul öncesi belirtileri şu şekildedir:
Okul çağındaki disleksili bireylerde görülebilecek bazı özel belirtiler ise şunlardır:
Birincil Tip Disleksi
Sekonder (Gelişimsel) Tip Disleksi
Travma Tipi Disleksi
Fonolojik Disleksi
Yüzeysel Disleksi
Görsel Disleksi
Disleksinin nedeni tam bilinmemekle beraber beyin bölgelerinin bilgi işleme süreçlerinde sorunlar yaşamasından kaynaklandığı öngörülmektedir.
Disleksi genetik altyapısı olan bir durumdur. Ancak bu durum tek başına bir neden değildir.
Disleksinin risk faktörleri şunlardır:
Okul öncesi dönemde belirti gösteren disleksinin, belirgin hale geldiği dönemin genellikle okul yılları olduğu vurgulanmaktadır.
Disleksi, nörogelişimsel bir bozukluk olan “Özgül Öğrenme Güçlüğü”nün bir alt tipidir. Nörogelişimsel bozukluklar, genetik ve çevresel faktörlerin etkileşimi sonucu gelişimin erken dönemlerinde ortaya çıkan ve genellikle yaşam boyu süren durumlardır. Bulguların belirginleşmesi her çocukta aynı dönemde olmamaktadır.
İki yaşına kadarki süreçte söylemesi gereken cümleleri söyleyemeyen çocuklarda disleksi gelişme riski yüksektir. Çocukların dikkatli bir şekilde takip edilmeleri ve incelenmeleri sonucunda 0-6 yaş arasında bile disleksi tanısı koyulabilmektedir.
Disleksiyi teşhis edebilecek belirli ve tek bir test yoktur. Disleksi tanısı konulurken birçok etken göz önünde bulundurulmalıdır.
Disleksi semptomları görülen birey, öncelikle tıbbi bir muayeneden geçmeli ve bu semptomların oluşmasını destekleyen herhangi fizyolojik sorun olup olmadığından emin olunmalıdır. Tedaviye başlamadan önce sorunun, aile yapısının, sosyal ve gelişimsel öykünün iyi değerlendirilmesi gerekmektedir. Bir arada görülen duygusal, sosyal ve davranışsal sorunlar varsa bunlara yönelik gerekli tedavilerin (bireysel-ailesel, ilaç-davranışçı) uygulanması gerekir.
Disleksi tanısı koyarken çeşitli zekâ testleri ve psikolojik testler çok yardımcı olmaktadır. Bu testlerden bazıları şunlardır:
Disleksi ve tüm öğrenme güçlüklerinin tedavisi “özel eğitim”dir. Okulda verilen eğitimden farklı olan bu eğitim türü; çocuğun okul eğitiminin yanında bireysel ya da grup halinde aldığı özel bir eğitimdir. Bu alanda uzmanlaşmış kişiler tarafından verilmesi gereken özel eğitim sadece eğitim süreciyle sınırlı kalmamalı ve aileye de bu konuya ilişkin eğitim verilmelidir.
Öğrenme güçlüğünü ortadan kaldıracak ilaç tedavisi bulunmamaktadır. Ancak eşlik eden kaygı bozukluğu ve depresyon gibi psikiyatrik bir hastalık varsa bu hastalıklar tedavi edilmelidir.
Dikkat eksikliği eşlik eden bireylerde dikkati artıracak ilaçlar kullanılabilir. Disleksinin şiddetine göre sunulan eğitim desteğinin süresi ve yoğunluğu değişebilmektedir. Hafif düzeydeki olgularda kısa süreli eğitim desteği bile yeterliyken; ağır vakalarda destek sürmesine rağmen akademik zorluklar devam edebilir.
Tedavide; uğraş terapisti, konuşma terapisti, sosyal gelişimci ve eğitmenlerin bir arada çalıştıkları özel eğitim programları önerilmektedir. Ayrıca ince motor kasları geliştirici faaliyetler yapılmalıdır.
Disleksi kendiliğinden geçen bir bozukluk değildir. Dislektik bir çocuğa ya da yetişkine müdahalede bulunulmaması durumu daha da fazla olumsuzlaştırır. Özellikle çocukluk döneminde konulan disleksi tanısında erken müdahale son derece önemlidir. Disleksiye müdahale edilmediği, destek eğitim programlarına başlanılmadığı sürece semptomlar gözlemlenmeye ve bu semptomlar kişinin hayatını zorlaştırmaya devam eder.
Anksiyete, dislestik çocukların en sık yaşadığı duygusal semptomlardan biridir.
Sağlık rehberimizden içerikler görüntüleyin.
Periyodik olarak haber bültenimizi size ulaştıralım.
Nesilden nesile hayat bize GÜVEN diyor.
Güven Hastanesi hizmet standartları ile JCI tarafından akredite edilmiştir. JCI şikayet bildirimlerinizi buraya tıklayarak yapabilirsiniz.
Kişisel verilerin korunması ve işlenmesi politikalarına ilişkin aydınlatma metnimize buradan kişisel veri işleme envanteri ve kişisel verilerin korunması politikamıza ise buradan ulaşabilirsiniz.