Güven Hastanesi Nöroloji Bölümü'nden Uzm. Dr. Firdevs Kuserli, merkezi sinir sisteminde etkili olan ve ataklarla seyreden kronik hastalık Multiple Skleroz'un (MS) genç yaşta ortaya çıktığını, yaş ilerledikçe görülme sıklığı azaldığını söyledi. Kuserli, genç insanlarda nörolojik nedenli engelliliklerde birinci sırayı alan MS hastalığının ne olduğunu, nedenlerini, belirtilerini ve tedavi yöntemlerini anlattı.
Multiple Skleroz (MS), merkezi sinir sisteminde etkili olan ve ataklarla seyreden kronik bir hastalıktır. Bağışıklık sistemimiz, vücudu dış tehditlere karşı korurken kendi hücrelerini tanır ancak otoimmun hastalık dediğimiz durumlarda bilinmeyen bir nedenden dolayı kendi hücrelerini yabancı gibi algılayamaya ve onlara saldırmaya başlayabilir. Bu bozulmuş bağışıklık sistemi yanıtının merkezi sinir hücrelerinin miyelin kılıfına yöneldiği durumda Multiple Skleroz hastalığı ortaya çıkar. Hareket etme kabiliyetimiz, dış dünyayı algılamamız ve yanıt oluşturmamız, denge ve koordinasyonumuz beynimiz ile vücudumuz arasında gelişen çift yönlü elektrik sinyalleri sayesinde gerçekleşir. Ana kontrol merkezi beynimiz olan sinir sistemimiz, sinir hücreleri ve uzantıları yoluyla ile tıpkı bir şehrin elektrik ağında olduğu gibi tüm vücudumuza dağılır. Miyelin kılıfı ise, sinir hücrelerinin uzantılarını çepeçevre saran, elektrik iletiminin devamlılığını sağlayan lipit ve proteinlerden oluşan bir yapıdır. Miyelin kılıfı iletim hızının artmasını sağlar, kalınlığı sinir hücresinin tipine göre değişir ve daha kalın olduğu hücrelerde iletim çok daha hızlı gerçekleşir. Multıple sklerozda bağışıklık sistemi beyin ve omurilikteki sinir hücrelerinin myelin kılıfına saldırır ve miyelin dokusunun kaybı gelişir. Miyelin kaybının geliştiği bu hasarlı bölgeler 'plak' olarak adlandırılır. Bu plaklar, beynin hedef organ ile arasındaki elektrik sinyalini kesintiye uğratır. Plakların geliştiği bölgeye bağlı olarak deride his kayıpları, kas güçsüzlüğü, yürüme,denge, konuşma, görme gibi fonksiyonlarda bozulmalar ortaya çıkar. Bu aktif hasar ve buna bağlı gelişen fonsiyonel kayıp dönemlerine MS atakları denir. Miyelin tabakası kendini yenileyebilme kapasitesine sahiptir bu nedenle hasarı takiben iyileşme (remisyon) aşaması başlar. Miyelin kılıfının onarılmasını takiben fonksiyon kayıpları düzelir ve hastalar genellikle günlük yaşamlarına geri dönebilir. Atak sıklığı ve süresi her hastada değişiklik gösterir ve hastalığın seyrini belirler. Atakları takiben myelin kılıfını onarilabilme/iyileşme kapasiteside sakatlık oranını etkileyecektir.
MS hastalığının oluşumunundaki tetikleyici mekanizma tam olarak bilinmemekle beraber yapılan araştırmalar genetik yatkınlığın yanı sıra çeşitli çevresel etkenlerin ve özellikle geçirilmiş viral enfeksiyonların önemli rol oynadığını düşündürmektedir. MS' in kuzey ülkelerinde görülme sıklığının, ekvatora yakın ülkelere göre üç kat daha fazla olması dikkat çekicidir, bunun nedeni hala araştırılmaktadır. Bazı araştırmacılar bunu genetik faktörler ile açıklarken, bazı araştırmacılarda kuzey ülkelerinde güneşli günlerin az olmasıyla ilişkilendirilen D vitamini eksikliğinin, MS için bir risk faktörü olabileceğine dikkat çekmektedir. Multiple sklerozun (MS) genetik ve çevresel faktörlerin karşılıklı etkileşiminin bir sonucu olarak ortaya çıktığı teorisi akla yatkın gelmektedir.
Multiple Skleroz (MS) genç yaşta ortaya çıkar, yaş ilerledikçe görülme sıklığı azalır, bu nedenle genç insanlarda nörolojik nedenli engelliliklerde birinci sırayı almaktadır. MS hastalarının yaklaşık üçte ikisinde ilk belirtiler genellikle 20-40 yaşları arasında ortaya çıkar; ancak daha erken, 10 yaşa kadar ve daha geç, 40 yaşından sonra da görülebilir. Kadınlarda görülme oranı erkeklerden yaklaşık üç kat daha fazladır. Ayrıca sosyo-ekonomik düzeyi yüksek toplumlarda ve kentlerde yaşayan eğitimli bireylerde daha sıktır. Kalıtsal bir hastalık olmamakla birlikte, MS öyküsü olan aile bireylerinde hastalanma riski az da olsa artabilmektedir.
Multiple Skleroz kötüleşme- atak ve iyileşme – remisyon dönmeleri ile seyreden kronik bir hastalıktır. Belirtileri, bulguları ve klinik seyri kişiden kişiye farklılık gösterir. Bulaşıcı bir hastalık değildir. Kesin genetik geçiş gösterilmemiştir!
Beyinde ya da omurilikte herhangi bir bölge bağışıklık sistemi tarafından hedef alınabilir ve hasarlanan bölgenin yerine ve büyüklüğüne bağlı olarak şikayetler gelişir. Ellerle ve ayaklarda yamasal uyuşma veya karıncalanma gibi duyusal (dokunsal) sorunlar başlangıç bulgusu olabilir. Görme ile ilgili sorunlar sıktır. Bulanık veya çift görme, görme sinirlerinde iltihaplanma (optik nevrit) nedeniyle bir gözde geçici görme kaybı olabilir. Fiziksel veya zihinsel aktivitelerde ağır yorgunluk oldukça sıktır. Baş dönmesi, dengesizlik yine sıklıkla görülür. Kas gücü kaybı ve el becerisinin azalması, yürüme, denge ve koordinasyon sorunları, kaslarda gerginlik ve spazm, mesane veya bağırsak sorunları, bilişsel sorunlar, hafıza veya düşünme yetenekleri ile ilgili sorunlar hastalık belirtileri arasındadır.
MS'in nedeni henüz tam olarak bilinmemekle birlikte, son araştırmalar hastalığın çevresel faktörlerin belirli genetik mutasyonları tetiklemesi sonucu gelişebileceğini göstermektedir. Araştırmalar, bir kişinin anne veya babasında MS varsa, MS gelişme riskinin arttığını belirlemiştir. Pek çok çevresel faktör suçlanmakta ve halen araştırılmaktadır. Bunlardan biri besleme şeklidir. Tuz ve yağ oranı yüksek olan sağlıksız bir beslenmenin vücutta inflamasyon ( bağışıklık sisteminde aktifleşme ) oluşturduğu ve bunun da MS gelişimi için tetikleyici olduğu iddia edilmektedir. Sigara içmek ise önemli ölçüde daha yüksek MS gelişme oranlarıyla ilişkilendirilmiştir. Günde 4 paketten fazla sigara içenler için, MS'e yakalanma riski sigara içmeyenlere göre beş kat daha fazladır. Ayrıca, halihazırda tekrarlayan MS hastası olan bireyler için, günde 10'dan fazla sigara içmek, ikincil ilerleyici MS'e ilerleme riskinin daha yüksek olmasıyla ilişkilendirilmiştir. D vitamini başta olmak üzere vitamin eksiklikleri tartışılmaktadır. Ayrıca bazı viral enfeksiyonların tetikleyici olabildiğini düşündüren araştırma sonuçları bulunmaktadır.
MS tanısı, ayrıntılı hastalık öyküsünün alınması, nörolojik muayene temelinde koyulur. Beyin görüntülemesi yani manyetik rezonans görüntüleme (MRI) oldukça önemlidir. Bazen elektroansefalogram (EEG) ve VEP, SEP gibi ek tetkikler gerekebilir. Lomber ponksiyon denilen işlemle beyin omurilik sıvısı (BOS) örneği alınarak inceleme yapılması önemlidir. MS tanısı koymak belli bir süreç gerektirir. Tanı muayene bulguları, bulguların zaman içindeki değişimi, beyin MR bulguları ve BOS analizi bulgularının beraber yorumlanması ile konulur. Bu süreç bazen hem hasta hem hekim için uzun ve yorucu olabilmektedir.
MS hastalığının nörolojik hastalıklar içinde en çok araştırılan ve tedavisinde en çok gelişme görülen hastalık olduğunu söylemek yanlış olmayacaktır ve gelişmeler oldukça umut vericidir. Hastalığın standart bir tedavi yaklaşımı olmayıp tedavi programı hastaya göre özelleştirilmektedir. Hastalığın seyri ve semptomları değişkenlik gösterebildiğinden, sürekli tıbbi gözetim önemlidir.Atak sırasında atakları yatıştırmaya yönelik tedaviler verilmektedir. Sık ve ağır atakları olan hastalarda ise ataklar arasında hastalık düzenleyici (modifiye edici) yani atak önleyici tedavi seçenekleri MS tedavisinin merkezinde yer almaktadır ve ilaç seçenekleri güngeçtikçe artmaktadır. Bu tedavilerin yan etkileri bazen belirgin olabilmektedir bu nedenle yarar-zarar oranı çok iyi düşünülerek ayrıntılı değerlendirmeler sonucu uzman hekimler tarafından başlanmakta ve yakın takip edilmektedir. Nörolojik fonksiyon kayıplarının tekrar kazanılması için yeterli ve etkin fizik tedavi yaklaşımları oldukça etkilidir. Psiko-sosyal destek, hastaların ve ailelerinin duygusal ve sosyal ihtiyaçlarını karşılamada önemli bir rol oynar. Depresyon MS hastalarında oldukça sık görülmektedir, yaşam kalitesini ve hastalık seyrini etkileyen bir faktördür. Yine hastalığın önemli bir bileşeni olan kronik yorgunluk yaşam kalitesini oldukça etkilemektedir ve tedavi gerektiren bir süreçtir. Yaşam kalitesini artırmak için bir dizi önlem alınabilir. Genel vücut sağlığını korumak için günlük aktivitelerin sürdürülmesi, düzenli ve hafif egzersiz yapılması, yeterince dinlenilmesi ve dengeli bir beslenme önemlidir. Araştırmalar, uygun dinlenme, stres yönetimi, düzenli egzersiz ve sağlıklı beslenme gibi yaşam tarzı değişikliklerinin semptomları hafifletebileceğini göstermektedir.
Bu tedavi ve destek yöntemleri, her hastanın ihtiyacına göre değişir ve doktorun önerileri doğrultusunda uygulanmalıdır.
Sağlık rehberimizden içerikler görüntüleyin.
Periyodik olarak haber bültenimizi size ulaştıralım.
Nesilden nesile hayat bize GÜVEN diyor.
Güven Hastanesi hizmet standartları ile JCI tarafından akredite edilmiştir. JCI şikayet bildirimlerinizi buraya tıklayarak yapabilirsiniz.
Kişisel verilerin korunması ve işlenmesi politikalarına ilişkin aydınlatma metnimize buradan kişisel veri işleme envanteri ve kişisel verilerin korunması politikamıza ise buradan ulaşabilirsiniz.