Sürekli elleri yıkamak, kapı kilidini tekrar tekrar kontrol etmek, işleri belirli sayıda yapmak gibi birçok takıntılı düşüncenin ve davranışın gündelik yaşamı etkileyecek yoğunlukta olması, obsesif kompulsif bozukluğun habercisi olabiliyor. Travmaların ve erken çocukluk döneminde geçirilen aile sorunlarının neden olabileceği bu bozukluk mükemmeliyetçilik, kuralcılık ve titizlik gibi kişisel özelliklerden de kaynaklanabiliyor. Obsesif bireyin yineleyici düşüncelerini ve davranışlarını engelleyemediğini belirten uzmanlar, bu bozukluğun tedavi edilmesi gerektiği uyarısında bulunuyor.
Obsesif kompulsif bozukluk, takıntılı düşüncelerle (obsesyonlar) ve bu düşüncelerin neden olduğu zorlantılı davranışlarla (kompulsiyonlar) tanımlanan ruhsal bir hastalıktır. Günlük yaşam işlevselliğini kısıtlayabilen obsesif kompulsif bozukluk, iş ve sosyal yaşamda önemli problemlere yol açabilir ve yaşam kalitesini düşürebilir.
Obsesyonlar, bireyin zihninden uzaklaştıramadığı düşünce, fikir ve dürtülerdir. Kişinin isteği dışında gelişir, sıkıntıya, huzursuzluğa, kaygıya neden olur ve kişi tarafından mantık dışı olarak değerlendirilir.
Kompulsiyonlar, takıntılı düşüncelerin neden olduğu yoğun sıkıntıyı ve huzursuzluğu azaltmak ya da ortadan kaldırmak için gerçekleştirilen yineleyici davranışsal ve zihinsel eylemlerdir. Bu şekilde gerçekleştirilen düşünce ve davranışların obsesif kompulsif bozukluk olarak tanılanması için günlük işlevleri etkileyecek ve kısıtlayacak kadar yoğun olması gerekmektedir.
Obsesif kompulsif bozukluğun nedeni kesin olarak bilinmemektedir. Ancak çeşitli fizyolojik ve psikososyal faktörler, bu bozukluğa yatkınlığı artırabilmektedir.
Yapılan araştırmalar;
Yapılan araştırmalar, her 100 kişiden 3’ünde obsesif kompulsif bozukluk saptandığını göstermektedir. Bu bozukluk sıklıkla ergenlik dönemi ve 20-30’lu yaşlarda başlamakla birlikte, okul öncesi dönemdeki çocuklarda da görülebilmektedir.
OKB’nin kadınlarda görülme oranı erkeklere göre daha fazlayken, erkeklerde ise daha erken yaşlarda başlamaktadır.
Obsesyonlar ve kompulsiyonlar kültürden kültüre değişmekle birlikte, tüm dünyada en çok görülen obsesyon ve kompulsiyonlar şu şekildedir:
Obsesif hastalar, kaygı verici düşüncelerinden kaçınarak başa çıkmaya çalışır. Fakat kaçmaya çalıştıkça bu düşünceler daha da artmakta ve böylelikle kaçınma davranışı pekişerek güçlenmektedir. Bu durum kısır bir döngü haline gelmektedir.
Obsesif kompulsif bozukluk tedavi edilebilir bir hastalıktır. Obsesif kompulsif bozukluğun tedavisinde ilaç kullanımı ve bilişsel davranışçı psikoterapinin en etkili yöntemler olduğu kanıtlanmıştır.
Davranış Terapisi
Bilişsel davranışçı terapiler, hastalığın tedavisinde ve nükslerin önlenmesinde çok önemli yer tutmaktadır. Bilişsel terapi bazen tek yöntem olarak kullanılırken bazı durumlarda süreç hem ilaç tedavileri hem de bilişsel terapilerle birlikte yönetilmektedir. Davranış tedavilerinde amaç, hastaya kaygı veren ve kaygı oluşturduğu için kaçma, kaçınma davranışlarına neden olan düşüncelerle, yani obsesyonlarla karşı karşıya getirmek ve bu karşılaştırmanın oluşturduğu kaygıyı azaltmak için ortaya çıkan tekrarlayıcı davranışları, yani kompulsiyonları engellemektir.
Bilişsel süreçte ise tehdit, tehlike ve aşırı sorumluluk algılarının ne oranda gerçekçi olduğu, hangi düşünce hataları sonucunda abartılı tehdit ve tehlike algılarının ortaya çıktığı saptanmaktadır. Düşüncelerin bir amaç değil, araç olduğu ve işlevsiz düşüncelerin yerini gerçekçi ve işlevsel düşüncelere bırakması sağlanmaktadır.
İlaç Tedavisi
İlaç tedavisi beyindeki serotonin seviyelerini artırmaya yöneliktir.
Obsesif kompulsif semptomlarıyla eş zamanlı olarak yeme bozukluğu ve depresyon gibi birçok psikiyatrik bozukluğu ortaya çıkabilmektedir.
Kişinin içinde bulunduğu bir kaygı durumu ya da duygu durum problemi, yakın ilişki içinde olduğu bireyleri de etkilemektedir. OKB’li hastalar, takıntılı düşünce ve davranışlarının çevreleri tarafından fark edilmesi durumunda nasıl karşılanacaklarıyla ilgili yoğun endişe yaşar ve hissettiklerini paylaşmaktan kaçınabilir. Aileleri ve arkadaşları, kişinin obsesif düşünce ve davranışlarını engelleyemediğini bilmeli, tedaviye uyum sağlamaları için onları desteklemelidir. Ayrıca davranışlarındaki nedeni sorgulamak yerine, onu anladıklarını ve yanında olduklarını hissettirmeleri önemlidir.
OKB’li bireyin de takıntılarından rahatsızlık duyduğu, zihnine takılan düşüncelerin sebep olduğu kaygı ve korkunun önüne geçebilmek için kendini, tekrarlayan zihinsel ve davranışsal kalıpların içinde bulduğu unutulmamalıdır.
Engel olunamayan takıntılı düşüncelere ve bu düşüncelerle ilişkili zorlantılı davranışlara sahip olan kişiler, bu düşünce ve davranış bozukluğunun gündelik hayatını ve insan ilişkilerini etkilemesi durumunda vakit kaybetmeden uzman desteğine başvurmalıdır.
Sağlık rehberimizden içerikler görüntüleyin.
Periyodik olarak haber bültenimizi size ulaştıralım.
Nesilden nesile hayat bize GÜVEN diyor.
Güven Hastanesi hizmet standartları ile JCI tarafından akredite edilmiştir. JCI şikayet bildirimlerinizi buraya tıklayarak yapabilirsiniz.
Kişisel verilerin korunması ve işlenmesi politikalarına ilişkin aydınlatma metnimize buradan kişisel veri işleme envanteri ve kişisel verilerin korunması politikamıza ise buradan ulaşabilirsiniz.