Skolyoz, bilinen adıyla omurga eğriliği, omurların kendi etrafında dönmesiyle oluşan rotasyonun da eşlik ettiği 10 dereceden büyük yana doğru eğriliklerdir.
Bir omuzun diğerinden yüksek olması, bel oyuntularının iki tarafta eşit olmaması, kürek kemiklerinden birinin daha belirgin olması, sırtta cilt lekeleri ve kıllanmanın olması, vücut simetrisinin ve dengenin bozulması, arkadan bakıldığında omurganın orta hattan kayması, öne eğilince sırtta bir tarafın diğerinden daha yüksek durması gibi semptomlar omurganın belirtileri arasında gösteriliyor.
Skolyoz tedavisi; skolyozun derecesine, skolyozlu bireyin yaşına ve gereksinimlerine göre değişiyor. Tedavi planı genel olarak gözlem, egzersiz, korse+egzersiz tedavisi ve cerrahi tedavi şeklinde gruplandırılıyor.
Güven Çayyolu Cerrahi Tıp Merkezi Fiziksel Tıp ve Rehabilitasyon Bölümünden Fzt. Damla Arslan, skolyoz hakkında merak edilenleri yanıtladı.
Tarihte ilk kez Yunan bir hekim olan Galen tarafından kullanılan “skolyoz” kelimesi Latince “yamuk”, Yunanca “eğilme, kıvrılma” anlamına gelmektedir.
Tıp literatüründe omurların kendi etrafında dönmesiyle oluşan rotasyonun da eşlik ettiği, omurganın 10 dereceden büyük yana doğru olan eğriliklerine skolyoz veya sıklıkla kullanılan diğer bir şekliyle omurga eğriliği denir.
Skolyoz daha çok frontal (ön-arka) plandaki değişikliklerle seyreden üç boyutlu bir deformite olmakla birlikte; lateral (yan) planda görülen artmış veya azalmış kifoz (sırt bölgesindeki kamburluk) ve lordoz (bel bölgesindeki çukurluk) gibi değişiklikler de deformiteye eşlik edebilir. Skolyoz, çoğunlukla C veya S şeklinde görülür ve eğriliğin bulunduğu bölgeye göre farklı şekillerde adlandırılır.
Skolyoz;
Fonksiyonel skolyoz; omurganın yapısal değişikliklerinin eşlik etmediği bacak boyu farkı, duruş bozuklukları ve postüral değişikliklere bağlı gelişen kas imbalansı (dengesizliği) gibi nedenlerle görülen skolyoz türüdür. Kısaca fonksiyonel skolyoz, vücuttaki bir soruna adaptasyon amaçlı gelişir ve bu sorun ortadan kaldırıldığında eğrilik de yok olur.
Yapısal skolyoz; kemik, kıkırdak ve bağ dokusu gibi yapılarda meydana gelen değişikliklerin de eşlik ettiği omurganın gerçek eğrilikleridir. Anne karnındaki anomaliler sonucu meydana gelen konjenital (doğuştan) skolyozun; herhangi bir nörolojik veya kas hastalığına bağlı gelişen nöromusküler skolyoz ve benzeri birçok çeşidi vardır. Klinikte de en çok karşımıza çıkan türü yüzde 80 oranında görülen “idiyopatik” olarak adlandırılan ve nedeni belli olmayan skolyozdur.
Günümüzde skolyoza neden olan faktörler kesin olarak bilinmemektedir. Ancak skolyozun;
Skolyoz her yaştan bireyde görülebilmekle birlikte en çok çocukların hızlı büyüme (ergenlik) dönemi olan adölesan dönemde; kız çocuklarında 11-18, erkek çocuklarında 13-18 yaş aralığında karşımıza çıkar.
Skolyoz, kız çocuklarında erkeklere göre çok daha fazla sıklıkta ortaya çıkar ve özellikle adet döngüsünün başlamasından önceki ve sonraki bir yıl içerisinde görülme sıklığı artar.
Skolyoz, sebebi kesin olarak bilinmeyen bir deformite olması nedeniyle önlenebilir değildir. Genetik geçişin skolyoza neden olan faktörlerden biri olabileceği düşünülmektedir fakat altta yatan teori tam olarak bilinmemektedir. Bu nedenle ebeveyn veya kardeşlerinden birinde pozitif skolyoz öyküsü olan bir çocukta skolyoz görülme ihtimali olmakla birlikte herhangi bir kesinlik yoktur.
Bu gibi faktörler özellikle adölesan sonrası yetişkinlik döneminde fonksiyonel skolyoza sebep olabilir fakat yapısal bir skolyoza neden olduğuna dair kesin kanıtlar bulunmamaktadır. Yapısal skolyozun varlığı durumunda da ağır sırt çantası taşımak, kötü postürde durmak gibi faktörlerin eğriliğin ilerlemesini destekleyici rolü büyüktür. Bu nedenle hiçbir yaştan birey için bu önerilmemektedir.
Kemik gelişimi devam ettiği sürece skolyozun ilerleme ihtimali vardır. Özellikle hızlı kemik gelişimi ve boy uzamasının olduğu adölesan dönem, skolyozun ilerlemesinde en riskli dönemdir.
Kemik gelişimi ve boy uzaması durduktan sonraki dönemde çok daha yavaş da olsa skolyoz ilerlemeye devam edebilir.
Kız çocuklarında görülen skolyozun ilerleme ihtimali, erkek çocuklarına göre daha fazladır.
Skolyoz ile ağrı arasında direkt bir ilişki bulunmamaktadır. Fakat skolyozun sebep olduğu kas imbalansı ve buna bağlı olarak meydana gelen spazmatik durumlardan kaynaklı ağrı görülebilir.
Hafif dereceli skolyozlar akciğerlere bası yapmaz fakat eğriliğin derecesi ilerledikçe, özellikle 65 dereceden büyük sırt eğriliklerinde göğüs kafesi deformasyonları, buna bağlı olarak akciğerlerde bası ve sonuçta total solunum kapasitesinde azalma görülebilmektedir.
Skolyoz, hamileliği engelleyen bir deformite değildir. Skolyozu olan gebelerin normal hamilelerden hiçbir farkı yoktur.
Hamilelikte meydana gelebilecek aşırı kilo artışı özellikle bel bölgesi olmak üzere tüm omurgaya binen yükleri artırır. Bu konuya dikkat edilerek ağrısız ve rahat bir hamilelik geçirmek mümkün olmaktadır.
Skolyozun derecesine, skolyozlu bireyin yaşına ve gereksinimlerine göre tedavi seçenekleri değişmektedir.
Skolyoz tedavisi genel olarak gözlem, egzersiz, korse+egzersiz tedavisi ve cerrahi tedavi şeklinde gruplandırılabilir.
Skolyozda tedavi basamakları nelerdir?
Büyüme çağındaki bir birey için skolyoz tedavisinde birincil amaç, ilerlemeyi durdurmak ve skolyozun ilerlemesi durumunda ortaya çıkabilecek diğer sağlık problemlerinin önüne geçmektir. Aynı zamanda bu dönemdeki bireylerde estetik kaygı oldukça fazla olmaktadır ve bazen tedavi kararında kozmetik düzgünlüğü sağlamak temel amaç olabilmektedir.
Büyümesi tamamlanan bireyler için tedavinin asıl amacı, skolyozun yaratabileceği ağrı, solunum ve kalp problemleri gibi durumları önlemektir. Bu nedenle her skolyoz, 3 boyutlu skolyoz spesifik egzersiz yöntemleriyle tedavi gerektirmese de kişiler; düzenli yapacakları aerobik egzersizler, kas kuvvet egzersizleri ve germe egzersizleriyle genel iyilik halini korumalıdır.
Skolyoz spesifik egzersiz yöntemleri; e ğriliğin yerine, tipine, derecesine göre bireye özgü planlanan, Özel pozisyonlama ve solunum tekniklerini içeren ve skolyoz tedavisinde etkinliği bilimsel olarak kanıtlanmış egzersizlerdir.
Kendi kendine yapılan 3 boyutlu düzeltmeler, günlük yaşam aktiviteleri eğitimi ve düzeltilmiş postürde stabilizasyon sağlamak egzersizlerin temel prensipleridir. Konu ile ilgili özel eğitimler almış fizyoterapistler tarafından, kişinin skolyozuna özel olarak planlanan bu egzersizler ile eğriliğin ilerlemesini durdurmak ve düzeltmek, gövdenin 3 boyutlu düzgünlüğünü sağlamak, genel postürü iyileştirmek, fonksiyonel limitasyonları azaltmak, estetik açıdan düzgünlük sağlamak ve genel sağlık durumunu iyileştirmek amaçlanır.
Bu egzersiz yöntemlerinin dünya çapında bilinen 8 temel konsepti vardır. Bunlar:
Hastanemizde de bu alanda özelleşmiş fizyoterapistler tarafından BSPTS (BARSELONA SCHROTH METODU) uygulanmaktadır.
Skolyoz hastası olan Katharina Schroth tarafından geliştirilen Schroth Metodu; skolyoz tedavisinde en etkili konservatif yöntemlerden biridir. Bu tedavi konseptinde omurga 3 boyutlu olarak ele alınır ve omurgada her planda düzeltme amaçlanır.
Egzersizlerde temel amaç, kişiye vücut farkındalığı ve bu sayede en doğru postürü kazandırmaktır.
Schroth Metodu skolyoz dışında omurganın yan plandaki artmış veya azalmış eğrilikleri (kifoz/lordoz) için de kullanılan bir tedavi yöntemidir.
Gün içerisinde belirli zaman dilimlerinde oturma, ayakta durma, yürüme, yatma, masa başında çalışma ve benzeri aktiviteleri sürekli tekrarlarız. Skolyozlu bireylerde omurga, bu aktiviteler sırasında daima fazla yüke maruz kaldığı ve skolyozu artırıcı yönde destekleyen pozisyonlara gitme eğilimindedir. Uyku dışında geçirilen sürede yapılan bu aktiviteler sırasındaki pozisyonel hataları düzeltmek ve doğru pozisyonlamaları öğrenmek, omurga üzerine binen gereksiz yükleri engelleyecek ve aynı zamanda egzersiz etkisi yaratacaktır. Schroth Metodu’nda da günlük yaşam aktiviteleri düzenlemesiyle bireylerin yanlış alışkanlıklarının değiştirilmesi amaçlanır.
Skolyoz spor yapmaya engel bir durum olmamakla birlikte pilates, yoga gibi egzersizler; yüzme, tenis gibi sporlar skolyoz tedavisinde düzeltici etkinliği kanıtlanmış yöntemler değildir. Spor yapmak skolyozu tedavi etmez. Fakat spor yapan bireylerin genel postüral kontrolü daha iyi olmaktadır. Bu nedenle skolyozlu bireylere haftalık 5-6 saati geçmemek kaydıyla istedikleri ve keyif aldıkları bir sporu yapmaları önerilmektedir.
Sağlık rehberimizden içerikler görüntüleyin.
Periyodik olarak haber bültenimizi size ulaştıralım.
Nesilden nesile hayat bize GÜVEN diyor.
Güven Hastanesi hizmet standartları ile JCI tarafından akredite edilmiştir. JCI şikayet bildirimlerinizi buraya tıklayarak yapabilirsiniz.
Kişisel verilerin korunması ve işlenmesi politikalarına ilişkin aydınlatma metnimize buradan kişisel veri işleme envanteri ve kişisel verilerin korunması politikamıza ise buradan ulaşabilirsiniz.