Tip 2 diyabet, toplumumuzda oldukça sık görülen kronik ve ilerleyici bir glikoz metabolizması hastalığıdır.
Sık idrara çıkma, ağız kuruluğu, çok su içme, ayaklarda ve ellerde uyuşma, halsizlik ve yorgunluk hissi tip 2 diyabetin belirtileri arasında gösterilir. Ancak, pek çok diyabetli bireyde kan şekeri düzeyi, şikâyet yaratacak kadar yükselmemiş olabilir. Diyabetin kontrol altına alınmaması ise göz hastalıklarından organ yetmezliklerine varan ciddi sağlık sorunlarına yol açabilir.
Güven Hastanesi Endokrinoloji ve Metabolizma Hastalıkları Bölümünden Prof. Dr. Alper Sönmez, tip 2 diyabet hakkında merak edilenleri yanıtladı.
Tip 2 diyabet, kronik ve ilerleyici bir glikoz metabolizması hastalığıdır. Kan şekerinin normalden yüksek olması ile teşhis konulur. Ancak, tip 2 diyabet sadece kan şekeri yüksekliğiyle sınırlı bir hastalık değildir. Pek çok olguda obezite, dislipidemi, hipertansiyon gibi diğer kronik metabolik hastalıklar da mevcuttur.
Tüm diyabetlilerin yaklaşık yüzde 90-95’ini tip 2 diyabetliler oluşturmaktadır.
Tip 2 diyabet gelişiminde genetik yatkınlık, sağlıksız yaşam biçimi ve ilerleyen yaş olmak üzere üç temel faktör rol oynar. Özellikle obezitesi olan bireyler, diyabet gelişmesi için büyük risk altındadır. Toplumumuzda giderek artan sağlıksız beslenme davranışı ve hareketsiz yaşam, diyabet gelişimi için büyük risk oluşturmaktadır. Uzun süre sağlıksız beslenen ve hareketsiz yaşayan bireylerde, özellikle de genetik yatkınlık varsa diyabet gelişme riski çok belirgin olarak artar.
Tip 2 diyabetin klinik belirtileri, kan şekeri yüksekliğine ya da kronik şeker yüksekliğine bağlı gelişen komplikasyonlar nedeniyle görülür.
Kan şekeri yüksekliği nedeniyle gelişen şikayetlerin başında çok su içme ve sık idrar yapma gelir. Ancak, pek çok diyabetli bireyde kan şekeri düzeyi, şikâyet yaratacak kadar yükselmemiş olabilir. Bu kişilerde kan şekeri normal sınırların üzerinde olmasına karşın hiçbir yakınma bulunmayabilir.
Ülkemizde ve dünyada tip 2 diyabetli bireylerin yaklaşık yarısının hiçbir yakınması olmadığı ve bu nedenle de henüz tanı almamış oldukları düşünülmektedir. Kan şekerinin kronik olarak yüksek seyretmesi bu kişilerde diyabete bağlı damar hastalıklarının gelişmesine zemin hazırlar. Görme kaybı, diyabetli bireylerde en korkulan komplikasyonlardandır. Yine pek çok diyabetli bireyde sinirlerin etkilenmesine bağlı oldukça rahatsız edici yakınmalar görülür. Ayaklarda ve bazen de ellerde uyuşma, karıncalanma, üşüme veya yanmayla karakterize bu yakınmalar bazı hastaların hastaneye başvurularının temel nedenlerini oluşturur.
Diyabete bağlı iç organ sinirlerin etkilenmesi, erkeklerde sertleşme bozukluğu, kadınlarda ağrılı cinsel ilişkiyle seyreden cinsel sorunlara yol açabilir. Diyabetli bireylerde büyük damarların etkilenmesi nedeniyle de efor sırasında göğüs ağrısı veya yürürken bacak ağrıları ortaya çıkabilir. Tip 2 diyabet koroner arter hastalığı, inme ve bacak damar hastalıklarının en önemli nedenidir.
Tip 2 diyabet tanısı koymak kolaydır. Kan şekeri yüksekliği farklı ölçüm teknikleri ile ortaya konulur.
Tip 2 diyabet tedavisinin temel unsurları şunlardır:
1- Sağlıklı yaşam biçiminin sağlanması
2- Uygun ajanlarla kan şekerinin kontrol altına alınması
3-Eşlik eden hastalıkların tedavisi ve diğer risk faktörlerinin ortadan kaldırılması
Dünyada travma dışı görme kayıplarının ve travma dışı ampütasyonların en sık nedeni diyabettir. Son dönem böbrek hastalığı olan kişilerde de en sık neden diyabettir. Diyabetli bireylerde koroner arter hastalığı, inme, bacak damalarında tıkanıklık ve kalp yetmezliği riski diyabetli olmayanlara göre en az iki kat artmıştır. Şekeri kontrol altına alınan olgularda ise söz konusu komplikasyonlar çok daha az görülürler.
Ülkemizdeki tip 2 diyabetli her 10 kişiden dokuzunda kilo fazlalığı mevcuttur. Yapılan çalışmalar obezitesi olan bireylerde yeterli kilo kaybının sağlanmasıyla diyabetin kontrol altına alınabileceğini göstermektedir. Tip 2 diyabetli bireyler, sağlıklı beslenme ve yeterli fiziksel aktivite yapma konusunda yeterince özenli olurlarsa, ilaç kullanmaya gerek kalmadan veya ilaç ihtiyaçları çok azalarak kan şekerlerini normal sınırlara getirebilirler. Sağlıklı yaşam konusundaki bu davranış değişikliği sadece glukoz kontrolünü değil, kalp ve böbrekle ilgili sonlanımları ve diyabete bağlı diğer organlardaki fonksiyon bozukluklarını da önleyecektir.
Pek çok hastada düzenli beslenme ve sağlıklı yaşam alışkanlıklarıyla tip 2 diyabet riski önlenir veya azaltılır. Ancak Tip 2 diyabetin altında yatan güçlü genetik zemin nedeniyle bazı olgularda tüm gayretlerine rağmen diyabet gelişebilmektedir. Yine de sağlıklı yaşam alışkanlıklarını yerleştirmiş bireylerde diyabet gelişse bile daha rahat kontrol altına alınabilmektedir. Sonuç olarak sağlıklı yaşam alışkanlıklarını oturtmanın herkes için öncelikli olduğunu vurgulamak uygun olacaktır.
Tip 2 Diyabet tedavi edilebilir ve hatta önlenebilir bir hastalıktır. Diyabet tedavisi sadece ilaçların düzenli kullanılmasıyla olmaz. Hastaların olumsuz yaşam alışkanlıklarını değiştirmesi oldukça önemlidir. Sağlıklı beslenip, fiziksel aktiviteyi artırırsak tip 2 diyabetle mücadelede çok önemli başarılar elde edebiliriz. Bu nedenle halkımızın sağlık okuryazarlığı konusunda kendisini geliştirmesi, doğru bilgi kaynaklarından doğru bilgileri edinerek sağlıklarıyla ilgili doğru adımları atmaları çok önemlidir. Obezitesi olan tip 2 diyabetli bireyler eğer sağlıklı kiloya dönerlerse diyabete bağlı komplikasyonlardan büyük ölçüde kurtulurlar.
Tip 2 diyabetin altında bir genetik zemin olsa bile diyabetli olmak kader değildir. Sağlıklı bir hayat tarzı ile diyabet gelişmesini önler, diyabet gelişmişse de tedavisini kolaylaştırırsınız.
Halk arasındaki yaygın kanaatin aksine, hiçbir mucize besin kan şekerini düşürmez. Bilinmesi gereken şey, kan şekerini kontrol etmek için mucize besinlerin değil, sağlıklı beslenme kalıplarının işe yaradığıdır. Mucize besinler olmadığı gibi, yüksek proteinli veya düşük karbonhidratlı beslenme programları da mucize etkiler oluşturmaz. Faydayı yaratan, kalori içeriği düşük kaliteli besin ögelerinin düzenli olarak alınmasıdır.
Lif içeriği zengin gıdaların ve kaliteli karbonhidratların (tam tahıl, baklagiller gibi) alınması özendirilmelidir. Karbonhidrat kaynağı olarak ilave şeker kullanılmamalı, toplam günlük enerji alımında ilave şekerlerin katkısı yüzde 10’dan az olmalıdır. Yağ ve protein tercihlerinde de bu yönde bir davranış yerinde olur. Bu besin ögelerinin toplam kalori alımındaki oranından çok, ne tür protein veya yağ kaynaklarından olduklarını ön planda düşünmek gerekir.
Günümüzde hayvansal proteinler gereğinden fazla tüketilmekte ve bitkilerin iyi protein kaynağı olabileceği unutulmaktadır. Özellikle aşırı miktarda kırmızı et tüketimi, beraberinde doymuş yağ alımını da artırdığı için kalp damar sağlığı için zararlı olmaktadır. Yağ alımında da trans yağların günlük beslenme içinde mümkünse hiç yer almaması (yüzde 1’den az) ve doymuş yağların toplam kalorinin yüzde 10’dan azını oluşturması önemlidir. İdeal beslenme kalıbı olarak örnek gösterilebilecek en önemli diyet Akdeniz diyetidir.
Akdeniz diyeti, taze meyve ve sebzelerin, kepekli tahılların, baklagil, kuruyemiş ve tohumların sıklıkla tüketildiği bir beslenme programıdır. Akdeniz diyetinde hayvansal protein olarak balık tercih edilirken ve yağ olarak zeytinyağı tüketimi önerilir.
Sağlık rehberimizden içerikler görüntüleyin.
Periyodik olarak haber bültenimizi size ulaştıralım.
Nesilden nesile hayat bize GÜVEN diyor.
Güven Hastanesi hizmet standartları ile JCI tarafından akredite edilmiştir. JCI şikayet bildirimlerinizi buraya tıklayarak yapabilirsiniz.
Kişisel verilerin korunması ve işlenmesi politikalarına ilişkin aydınlatma metnimize buradan kişisel veri işleme envanteri ve kişisel verilerin korunması politikamıza ise buradan ulaşabilirsiniz.