Tarihte savaşlar, göçler, yetersiz sosyo-ekonomik durumlar nedeniyle toplumlarda oldukça sık karşılaşılan ve büyük bir sorun olan tüberküloz, bilinen adıyla verem hastalığı, günümüzde artık korkulacak bir hastalık olmaktan çıkmıştır. Genellikle akciğerde tutulum gösteren verem hastalığı, kullanılan ilaçların etkisiyle kolaylıkla tedavi edilebilmektedir. Verem hastalığı damlacık yoluyla yayılıyor ve bulaşıcı özellik taşıyor. Ateş, öksürük, gece terlemesi, kilo kaybı verem hastalığının belirtileri arasında gösteriliyor. Ayrıca sağlıklı beslenme, kronik hastalıkların doğru tedavisi ve bu hastalıklarda kullanılan bağışıklık sistemini baskılayan ilaçların -tüberküloz gelişmesi açısından- düzenli kontrollerinin sağlanması verem hastalığında korunmada oldukça önem taşıyor.
Güven Çayyolu Cerrahi Tıp Merkezi Göğüs Hastalıkları Bölümünden Uzm. Dr. Arif Keleşoğlu, verem hastalığı hakkında bilgi verdi.
Tüberküloz mikrobu 300 milyon yıldır yeryüzünde olduğu düşünülen bir basildir (mikroorganizma). 9 bin yıldır da insanlarda hastalığa neden olduğu bilinmektedir.
Tüberküloz halk diliyle verem, genellikle akciğerlerde olmakla birlikte;
Verem, geçmişte oldukça yıkıcı ve tedaviye dirençli bir hastalıkken, son yıllarda kullanılan ilaçların etkisiyle korkulan bir hastalık olmaktan çıkmıştır.
Basil bulaştıktan sonra 4-6 hafta boyunca belirti vermez. Hafif ateş ve kırgınlık olabilir. Bu arada PPD (basille karşılaşıldığının belirtecidir) pozitif olur. Bu aşamada çoğu kişide vücudun genel ve mikrobun yerleştiği yerdeki yerel savunma sistemi ile basil baskılanır ve sessiz bir enfeksiyona dönüşür. Ancak yüzde 5 kadar kişide primer enfeksiyon gelişir. Hastalığın tuttuğu organa göre o bölgedeki lenf bezleri şişer ve cilde yakın olması durumunda akıntılı olabilir.
Verem hastalığı gelişenlerin yarısında;
Akciğer tutulumunda ise hırıltılı solunum ve nefes darlığı görülebilir.
Enfeksiyon hastalığı olan tüberküloz, insanların ve toplumların zayıf anlarında etkisini artırır.
Verem hastalığında kişisel faktörler de çok önemlidir.
Bağışıklığın azalmasında etkin rol oynayan bu faktörler, verem hastalığının gelişmesine uygun ortam hazırlamaktadır. Ayrıca doku ve organ nakilleri sırasında kullanılan bağışıklığı azaltıcı ilaçlar da etkenler arasındadır.
Tüberküloz bulaşıcı bir hastalıktır. Bulaş, daha çok akciğer tüberkülozu ve larinks tüberkülozu olan hastalardan olmaktadır. Hastalığı ağır geçiren ve akciğerde kavite (içi erimiş akciğer alanları) oluşmuş kişilerden bulaşma oranı daha yüksektir.
Verem hastalığı, konuşma, bağırma, öksürme ve şarkı söyleme gibi aktiviteler aracılığıyla hastadan çıkan tükürük ve balgam partiküllerinin havaya yayılması (damlacık) yoluyla bulaşmaktadır. Büyük damlacıklar ağırlıkları nedeniyle çökmekte, küçük damlacıklar ise havada asılı kalmaktadır. Havada asılı damlacıkları soluyan kişilere, damlacıkların içindeki, basiller bulaşmaktadır. Hastalığın gelişmesi için uygun durumların varlığında kişide verem hastalığı ortaya çıkabilmektedir.
Nadir olmakla birlikte verem hastalığı,
Ayrıca hapishaneler ve bakımevleri de hastalığın kolayca yayılabileceği alanlar olarak dikkate alınmalıdır.
Tüberküloz basili mide asidine çok dirençli olmasına karşın, ultraviyoleye yani güneş ışınına çok hassastır. Güneş ışığına maruziyette uzun süre canlı kalamamaktadır.
Verem hastalığından korunma hastalığa yakalanan kişilerin;
Geçmiş yıllarda hastaların prevantoryumlar ve sanatoryumlarda izole edilmeleri söz konusuydu. Günümüzde modern ve güçlü ilaçlar sayesinde bu tedavi/korunma yöntemleri kullanılmamaktadır.
Ayrıca;
Verem hastalığı genellikle akciğerde görülmektedir. Bu nedenle akciğere yönelik tanı koyma yöntemleri daha ön plandadır.
Akciğer tüberkülozundan şüphelenilen hastaya, akciğer grafisi ve gerekli görülmesi durumunda akciğer tomografisi çekilmesi tanıda önemli yer tutar. Hastaya balgam tahlili yapılması, tanının bakteriyolojik olarak da konulmasını sağlar. Balgamın boyanarak doğrudan mikroskop altında incelenmesinin yanı sıra kültüre ekilip üreyen basilin gösterilmesi ana tanı yöntemidir. Kültürün avantajları arasında az sayıda basilin gösterilmesine olanak tanımasının yanında tedavide kullanılacak antibiyotiklere direnç olup olmadığının da gösterilmesine olanak vermesi bulunmaktadır. Ancak iki ay gibi üreme süresinin olması bir dezavantajdır.
Son yıllarda balgamda ve kanda bazı biyolojik yöntemlerle basilin kendisinin ya da komponentlerinin gösterilmesi tanı yöntemlerinin gelişmesine olanak vermiştir. Ayrıca üremenin hızlandırılmasıyla kültür sonuçlarının da çok daha erken sonuçlanmasına yardımcı yöntemler geliştirilmiştir.
Akciğer dışındaki organlarda ya da lenf bezlerinde tüberkülozdan kuşkulanıldığında biyopsi alınması ve patolojik incelemeyle tanı konulmasının yanı sıra bu organlardan elde edilecek salgı, sürüntü ve akıntılardan, yine yukarıda bahsedilen yöntem ve kültürlerle, hastalığın teşhis edilmesi de mümkün olabilmektedir.
70 seneyi aşkın zamandır güçlü ve etkin tüberküloz antibiyotiklerinin keşfedilmesiyle birlikte verem hastalığının kolayca tedavisi mümkün hale gelmiştir.
Bazı durumlarda tedavinin aksatılması sonucunda, hastalık dirençli hale gelmiş basillerle daha kronik bir hal alabilmektedir. Bu durumda daha fazla ve uzun süreli olmak üzere daha etkili antibiyotiklerle tedavi mümkün olabilmektedir.
Sağlık rehberimizden içerikler görüntüleyin.
Periyodik olarak haber bültenimizi size ulaştıralım.
Nesilden nesile hayat bize GÜVEN diyor.
Güven Hastanesi hizmet standartları ile JCI tarafından akredite edilmiştir. JCI şikayet bildirimlerinizi buraya tıklayarak yapabilirsiniz.
Kişisel verilerin korunması ve işlenmesi politikalarına ilişkin aydınlatma metnimize buradan kişisel veri işleme envanteri ve kişisel verilerin korunması politikamıza ise buradan ulaşabilirsiniz.