Otizm, hayatın erken dönemlerinde başlayan, sosyal ve iletişimsel sorunlara tekrarlayıcı davranışların eşlik ettiği nörogelişimsel bir durum olarak tanımlanıyor. Neden kaynaklandığı tam olarak bilinmeyen ve tedavisi de bulunmayan otizm, ne yazık ki toplumda da yeterince bilinmiyor.
Güven Çayyolu Cerrahi Tıp Merkezi Çocuk Gelişimi ve Eğitimi Bölümü’nden Dr. Öğr. Üyesi Şebnem Gümüşçü, otizm hakkında bilinenleri, risk faktörlerini, otizmin belirtilerini, tanının nasıl konulduğunu sizler için anlattı. Gümüşçü, otizmli çocuğu olan ailelere de çocuğun yapamadıklarına değil yapabildiklerine odaklanmaları önerisinde bulundu.
Otizmde genetik ve çevresel etmenlerin etkili olduğu yönünde görüşler savunulmaktadır. Otizmin sık görülen nöropsikiyatrik bozukluklar arasında olduğu ortaya konulmuş olmasına karşın, neden olduğu henüz aydınlatılamamıştır. Araştırmacılar otizmin nedenlerini keşfetmek için hem ulusal hem de uluslararası çalışmalar yapmaktadırlar. Günümüzde bilim insanlarının otizmin neden bazı çocuklarda geliştiğini anlamalarına yardımcı olmak için araştırmalarda ailelerin ve çocukların katılımlarına gereksinim duyulmaktadır. Anne ve babalar araştırmalara katılarak hem çocukları hakkında daha fazla bilgi öğrenirler hem de bilime büyük katkı sağlarlar. Otizmin nedenleri hakkında öğrenilen her bilgi, otizmli çocuklara sağlanması gereken tedavi ve eğitim hizmetlerine yol gösterici olmakla birlikte, bu hizmetlerin geliştirilmesine de önemli katkılar sağlamaktadır.
Otizmin ortaya çıkmasında ağırlıklı rolün genetik etmenler olmasının yanı sıra bozukluğun tek başına genetik etmenlerle açıklanamaması çevresel toksinlere maruz kalma, gastrointestinal fonksiyonlarda bozukluk, otoimmünite gibi etkenlerin hastalığın ortaya çıkmasında rolü olabileceği varsayımlarının doğmasına neden olmuştur.
Otizm vakalarının çoğunda, genlerin ve erken beyin gelişimini etkileyen çevresel etmenlerin bir araya gelmesinin nörolojik-gelişimsel bozukluğa neden olduğu görülmektedir. Günümüzde risk etmenlerinin neler olduğu halen tartışılmaktadır. Bununla birlikte, ağır metal zehirlenmeleri, folik asit ya da glüten içerikli besinler, vitaminler ve enfeksiyonlar gibi çevresel etmenlerin etkili olduğu, anne ve özellikle baba yaşının ileri olması, eğitim ya da sosyo-ekonomik düzey, alkol ya da madde bağımlılığı, psikiyatrik hastalıklar gibi ailesel etmenlerden her birinin otizm için birer risk etmeni olduğu kabul edilmektedir.
Otizmin bebeklik dönemindeki belirtileri; karşısındakinin gözüne bakmada sınırlılık, ortak dikkat ve işaret etme davranışlarında yetersizlik, karşılıklı iletişim kurmada isteksizlik olarak gözlenmektedir. Çocukluk döneminden itibaren, konuşmanın hiç olmaması ya da iletişim amaçlı kullanılmaması dikkat çekici özellikler arasındadır. Uyarıları yerine getirmeyen, sanki duymuyormuş gibi davranan çocuklar, oyuncaklarla amacına uygun oynama konusunda da başarısızdırlar. Oyuncakları döndürme, sallama gibi amacı dışında kullanmayı tercih edebilirler. Bu belirtiler üç yaşından önce ortaya çıkmakta, ciddi sosyal etkileşim ve iletişim bozukluğunun yanında sosyal davranış, dil, algısal fonksiyonlar, tekrarlayan davranışlar ve ilgilerle kendini gösterebilmektedir.
Otizmin temel belirtileri olan sosyal iletişimsel sorunlar ve tekrarlayıcı davranışlara sıklıkla tıbbi ve davranışsal durumlar da eşlik edebilmektedir. Otizm tanısı olan bireylerin yüzde 10-25’inde ek bir tıbbi durumun olduğu bilinmektedir. Bu tıbbi durumlar arasında en sık görülenler zekâ geriliği, genetik hastalıklar, mide ve bağırsak hastalıkları, deri hastalıkları, alerjik durumlar ve vücut ağrılarıdır. Aileler, çocuklarının bebeklik döneminden itibaren çocuk doktorları tarafından takibin yanı sıra çocuk gelişim uzmanı tarafından ayrıntılı gelişim değerlendirmelerinin yapılması için de yönlendirilmelilerdir.
Amerikan Pediatri Akademisi de özellikle dokuz ve 18 aylık dönemlerde, iki ve beş yaşlarında çocukların gelişimsel değerlendirilmelerinin yapılmasını önermektedir. Farklı özellikler gösteren çocukların bebeklik döneminde fark edilerek iletişim becerilerinin güçlendirilmesi, yaşına uygun kavram ve sosyal becerilerin öğretilmesi için ailelere öneriler verilmesi, program takibinin yapılması, çocuk ve ailenin üstün yararınadır. Aileler çocuklarının rutin gelişim değerlendirmeleri için gelişim uzmanına gittiklerinde, riskli durumların fark edilmesini ve müdahale edilmesini sağlayarak çocuk ve kendileri için en uygun sosyal, eğitimsel desteği alacaklardır.
Otizm tanısı, klinik gözlem ve aileden alınan bilgiler doğrultusunda çocuk psikiyatristi tarafından, gelişimsel tanı ise çocuk gelişim uzmanı tarafından konur. Ayrıca tanı konulması için kullanılan ölçekler de mevcuttur.
Otizm, iletişim ve konuşmanın hemen hiç olmadığı ağır olgulardan özel yetenekleri olan ve etkilenmenin daha hafif olduğu yüksek işlevli olgulara uzanan geniş klinik görünüm içinde kendini gösteren geniş bir yelpazededir. Otizmli bireylerin genel topluma oranla daha fazla tıbbi hastalıkla karşılaştığı ve bu tıbbi durumların sayısı arttıkça, davranış sorunlarının şiddetinin de arttığı bilinmektedir.
Otizmin ana belirtileri üzerine iyileştirici etkisi olan bir tıbbi tedavi bulunmamaktadır. Otizmin bilimsel olarak kanıta dayalı tek tedavisinin başta uygulamalı davranış analizi olmak üzere bireysel özel eğitsel müdahale olduğu bilinmektedir. Yaklaşımların hepsinde klasik öğrenme teorisi olan teorik temeller aynıdır. Bu tekniklerin iki temel amacı bulunmaktadır. Birincisi beceri öğretimi, ikincisi ise problemli davranışları azaltmaktır. Beceri öğretiminde, çocukların gelişim düzeyine uygun kavram, okuma-yazma, matematik gibi akademik beceriler ile sosyal iletişim becerileri ve bağımsız yaşam becerilerinin yer alması önemlidir. Eğitimin erken dönemde başlatılması, hastalığın klinik gidişinin olumlu yönde etkilenmesine neden olmaktadır.
Farklı gelişim özelliği olan bir çocuğa sahip olmak tüm aile üyelerini etkileyen bir durumdur. Otizmli çocuğa sahip aileler, çocukları ile ilgili doğru kararları alabilmek ve erken eğitime başlayabilmek için yönlendirilmeye gereksinim duymaktadır. Bu nedenle güven duydukları uzmanlarla beraber bu süreci geçirmeleri ve aynı problemi yaşayan ailelerle bir arada olmaları önemlidir.
Aileler, çocuklarına bir beceriyi nasıl öğretecekleri konusunda uzmanlardan destek almalı ve çocuklarına spor, müzik, resim etkinlikleri ile ilgili fırsatlar sunabilmelidir. Çocuklarının davranış problemleriyle baş etmek zorunda kalan ailelere, olumlu iletişim kurma yöntemleri öğretilmelidir. Aynı zamanda ailelerin psikolojik danışmanlık hizmetleri alması, kendi yaşamlarının kontrolü ve çocukları ile olan iletişimleri için de çok önemlidir. Aileler küçük yaştan itibaren çocuklarını kaynaştırma programlarına dahil etmeli, gerekiyorsa gölge öğretmen eşliğinde grup çalışmalarına katılmaları için desteklemelidir. Aileler, otizmli çocukların yapamadıklarının değil, yapabildiklerinin neler olduğu üzerinde odaklanarak beraber yaşamanın olumlu yönlerini keşfetmeye çalışmalıdır. Son olarak ailelerin kendilerine zaman ayırabilmelerini sağlayacak sosyal destekleri olmalıdır.
Sağlık rehberimizden içerikler görüntüleyin.
Periyodik olarak haber bültenimizi size ulaştıralım.
Nesilden nesile hayat bize GÜVEN diyor.
Güven Hastanesi hizmet standartları ile JCI tarafından akredite edilmiştir. JCI şikayet bildirimlerinizi buraya tıklayarak yapabilirsiniz.
Kişisel verilerin korunması ve işlenmesi politikalarına ilişkin aydınlatma metnimize buradan kişisel veri işleme envanteri ve kişisel verilerin korunması politikamıza ise buradan ulaşabilirsiniz.