Orucun Kronik Hastalıklar Üzerindeki Etkisi Nedir?

GÜVEN SAĞLIK GRUBU

Paylaş:

Orucun Kronik Hastalıklar Üzerindeki Etkisi Nedir?

Ramazan ayı kronik hastalıkları olan kişiler için oruç tutmak, sağlık üzerindeki etkileri açısından özenle değerlendirilmesi gereken bir duruma dönüşebilir. Kronik hastalığı olan kişilerin oruç tutmaları, mevcut sağlık durumlarını olumsuz etkileyebilecek riskleri beraberinde getirebilir. Özellikle diyabet, kalp hastalıkları, hipertansiyon gibi kronik rahatsızlıkları olanlar için oruç tutmanın potansiyel risklerinin doktor gözetiminde dikkatle ele alınması gerekir. Güven Hastanesi İç Hastalıkları Bölümü'nden Uzm. Dr. Barış Doğukan Işıkoğlu, kronik hastalıkları olan kişilerin oruç tutarken karşılaşabilecekleri sağlık sorunlarını, bu durumun vücut üzerindeki olası etkilerini ve alınabilecek önlemleri anlattı.

Orucun Kronik Hastalıklar Üzerindeki Etkisi Nedir?

İçindekiler

Oruçta uzun süreli açlığın metabolizma üzerindeki etkileri nelerdir?

Bu yıl Ramazan döneminde açlık sürelerimiz 13-15 saat arasında olacak. Dolayısıyla bu süre vücudumuzda bir takım değişikliklere sebebiyet verecek. Tamamen sağlıklı bireylerde ilk 8 saat sahurda alınan gıdaların emilim ve parçalanmasının kabaca tamamlandığı süredir. Bu zaman diliminde vücut, emilim, depolama, sindirim gibi işlemlerle ilgilenecek. Ancak 8 saat üzerine çıkan açlıklarda ise vücut depolarını tüketmeye başlayacak. Önce karbonhidrat, sonra yağ ve en sonunda ise protein yıkımı olacak ve vücut kendisi için enerji kaynağı açığı çıkaracak. 



Sahurda dengeli beslenmenin önemi nedir?

Oruç tutarken vücudumuzun ilk enerji kaynağı olarak başvurduğu depolar, karaciğer ve kaslardaki karbonhidratlardır. Bu dinamik süreç, insülin ve anti-insülin hormonlarının hassas dengeleyici etkisi altında gerçekleşir. Uzun süreli açlık dönemlerinde, özellikle oruç gibi periyotlarda, iftar ve sahur vakitlerinde yeterli ve dengeli beslenme sağlanamazsa, vücudumuzun karbonhidrat ve yağ yakım mekanizmalarında aşırı tepkiler gözlemlenebilir. Ancak, bu süreler dengeli beslenme ile yönetildiğinde, karbonhidrat ve yağ yakımı uygun şekilde tetiklenebilir, böylece kilo kaybı ve kolesterol seviyelerinde iyileşmeler elde edilebilir. İlginçtir ki, bu süreçte kilo kaybıyla birlikte, genellikle yedi günü aşan periyotlarda, endorfin ve serotonin gibi mutluluk ve iyilik hali ile ilişkilendirilen maddeler salgılanır. Bu hormonların artışı, hem zihinsel odaklanma ve uyanıklıkta bir artışa hem de genel bir mental sağlık iyileşmesine yol açabilir. Ancak, bu bilgilerin sağlıklı bireyler ve oruç tutmalarına engel bir durumu olmayan kronik hastalar için geçerli olduğunu hatırlatmak önemlidir.

Oruçta vücudun ihtiyaç duyduğu temel besinler nasıl karşılanabilir?

Vücudumuz, açlık gibi zorlu durumlarla başa çıkabilmek için harika bir mekanizmaya sahiptir. Stresli zamanlarda - enfeksiyon, açlık, ateş gibi durumlarda - kullanılmak üzere karaciğerimizde ve kaslarımızda glukoz depolarımız bulunur. Ayrıca, yağ dokularımız da bu zorlu dönemlerde bize destek olur. Açlık dönemi 8 saati geçtiğinde ve kan şekeri belirli bir düzeyin altına düştüğünde, 'insülin karşıtı' bir hormon olan Glukagon devreye girer. Bu hormonun görevi, kan şekerini yükselterek enerji sağlamaktır. Bu, kas ve karaciğerdeki glukoz depolarını harekete geçirerek, bu depoların kullanımını sağlar.

Eğer açlık 12 saati aşarsa, vücut odak noktasını yağ depolarına çevirir. Bu depolar, açlıkla mücadelede önemli bir koruma sağlar. Gündelik hayatta, iftar ve sahurda yediklerimizle bu depoları oluştururuz. Karbonhidrat, yağ ve protein dengesini sağlayan besinlerin tüketimi, azar azar ve sık sık yemek, mide-barsak sistemine emilimi kolaylaştırır. Yemekler arasında yapılacak küçük egzersizler, en basiti yürüyüş, bu depoların dolmasına yardımcı olabilir. Bu bilgilerle, açlık dönemlerinde vücudumuzun nasıl bir savunma mekanizmasına sahip olduğunu ve bu süreçte nasıl daha sağlıklı kalabileceğimizi anlamış oluyoruz.

Oruç kronik hastalıkları olanları nasıl etkiler?

Ramazan gibi özel dönemler, sağlıklı bireyler için bahsettiğimiz gibi bir süreç izlerken, bazı sağlık sorunları olan kişiler için ciddi zorluklar oluşturabilir. Diyabet, hipertansiyon, böbrek veya kalp rahatsızlıkları gibi durumları olan kişiler için uzun süreli açlığın etkileri farklı olabilir. Bu hastalar, vücudun enerji yönetimi sürecinde değişiklikler yaşayabilir; kan şekerinde düşmeleri algılayamayabilir, insülin gibi hayati hormonlara karşı direnç gösterebilir veya bu hormonların etkilerini değiştirecek başka sağlık sorunlarıyla karşılaşabilirler.

Örneğin, kilo sorunu olan bir diyabet hastasının vücudun ana enerji düzenleyici hormonu insüline dirençli olması mümkündür. Hipertansiyon hastaları ise, oruç tutarken yeterince sıvı alamadıklarında ciddi tansiyon düşüklükleri yaşayabilirler. Benzer şekilde, böbrek hastaları değişen yeme ve içme alışkanlıkları sebebiyle böbrek fonksiyonlarında bozulma ya da diyaliz gereksinimi ile karşı karşıya kalabilirler.

Bu nedenle, oruç tutmayı düşünen her bireyin, özellikle de sağlık sorunları olanların, doktorlarıyla bu konuyu detaylı bir şekilde görüşmeleri büyük önem taşır. Doktorunuz, sağlık durumunuzu göz önünde bulundurarak, oruç tutmanın sizin için uygun olup olmadığına dair kişisel bir tavsiyede bulunacaktır. Herkesin sağlığı farklıdır ve oruç tutma kararı, bu bireysel farklılıkları dikkate alarak, doktor kontrolünde verilmelidir.

Oruç tutmanın kalp sağlığı üzerindeki etkileri nelerdir?

Açlık durumu, organlarımızın beslenmesini doğrudan etkiler ve sürekli çalışan, asla durmayan kalbimiz bu durumdan en çok etkilenen organlar arasında yer alır. Özellikle diyabet, hipertansiyon veya yüksek kolesterol gibi durumlara sahip kişilerde, zaten hasar görmüş damar yapısı nedeniyle kalp kaslarına yeterli besin ulaşımı sağlanamaz. Açlık durumunda, besin maddelerinin yetersiz kalması ve tuz dengesizlikleri sonucu ortaya çıkabilecek çarpıntılar, kalp ritim bozuklukları, kalp spazmları ve hatta kalp krizleri gibi ciddi sorunlar kaçınılmaz hale gelebilir.

Buna ek olarak, özellikle sıvı alımının azaldığı durumlarda, kalp yetmezliği olan hastalarda ilaç dozajlarının yüksekliği böbreklerdeki dengesizliklere ve tuz dengesizliklerine yol açabilir. Aşırı sıvı alımı sonucunda da kalp yetmezliği riski artar. Bu nedenle, özellikle bu tür sağlık sorunları olan kişilerin durumlarının dikkatli bir şekilde izlenmesi, uygun diyet ve ilaç yönetimiyle desteklenmesi gerekmektedir.

Dolayısıyla, oruç tutmayı düşünen herkesin, özellikle de kalp ve damar sağlığı ile ilgili önceden mevcut sorunları olanların, doktorlarıyla bu konuyu ayrıntılı bir şekilde konuşmaları ve kişisel sağlık durumlarına göre bir plan yapmaları büyük önem taşır. Sağlık profesyonelleri, oruç tutmanın sizin için uygun olup olmadığına, eğer uygunsa nasıl bir beslenme ve ilaç düzenlemesi yapılması gerektiğine dair en doğru bilgiyi verecektir.

Orucun bağışıklık sistemi üzerindeki etkileri nelerdir?

Çalışmalar, kısa süreli açlığın vücudu 'stres' altına alarak bağışıklık sistemini güçlendirebileceğini gösteriyor. Ancak, oruç döneminde yapılan yanlış beslenme tercihleri, dengesiz kalori alımı, protein kısıtlaması ve yetersiz sıvı tüketimi gibi faktörlerin, bu olumlu etkinin tam tersi yönde negatif etkileri olabilir. Bu tür beslenme alışkanlıkları, vücudun enfeksiyonlara karşı verdiği yanıtı zayıflatabilir ve bu yanıtın etkisini azaltabilir.

Aynı zamanda, mevcut sağlık sorunlarının kötüleşmesine veya uygun olmayan kişilerin oruç tutması sonucu sağlık durumlarının daha da risk altına girmesine neden olabilir. Özellikle oruç döneminin bahar aylarına denk gelmesi ve mevsim geçişleri sırasında hastalıklarla daha sık ve daha şiddetli bir şekilde karşılaşılabileceği unutulmamalıdır.

Bu nedenle, oruç döneminde dengeli ve sağlıklı beslenmeye özen göstermek, yeterli ve düzenli sıvı alımını sağlamak, protein ve diğer besin öğelerini yeterli miktarda tüketmek büyük önem taşır. Bu, sadece oruç tutmanın olası olumlu etkilerinden faydalanmayı sağlamakla kalmaz, aynı zamanda vücudun enfeksiyonlara ve diğer sağlık sorunlarına karşı direncini artırarak genel sağlık durumunuzu korumanıza yardımcı olur. Oruç tutmayı düşünen herkesin, özellikle de mevcut sağlık sorunları olanlar veya mevsim geçişlerinde hastalıklara karşı daha hassas olanlar, doktorlarıyla bu konuyu detaylı bir şekilde görüşmeleri tavsiye edilir.

Sahurda sağlıklı beslenmek için neler tüketilmeli?

Sahur, uzun süre bizi tok tutacak şekilde, ancak aynı zamanda hafif olmalıdır. Bu öğünde, karbonhidratlar yerine daha çok protein ve lif içeren gıdalara ağırlık verilmelidir. Ayrıca, yeterli sıvı alımı da çok önemlidir. Yüksek glisemik indekse sahip gıdalardan ve yüksek şeker içeren içeceklerden kaçınmak, sahurunuzu daha sağlıklı bir şekilde planlamanıza yardımcı olur.

Sıvı alımınızı da dengeli bir şekilde ayarlamak önemlidir. Bu, iftar ile sahur arasında tüm günü kapsayacak şekilde, dengeli bir sıvı dağılımı sağlamak demektir. Sıvı alımını birdenbire yüklemek yerine, gün boyunca düzenli aralıklarla su içmek daha sağlıklıdır. Böylece, vücudunuzun ihtiyaç duyduğu sıvıyı alırken, aynı zamanda gün içinde daha enerjik hissedebilirsiniz.

Sağlıklı sahur seçenekleri arasında, tam tahıllı ekmeklerle hazırlanmış sandviçler, yoğurt, yulaf ezmesi, taze sebze ve meyveler ile protein kaynağı olarak yumurta, peynir veya tavuk gibi besinler bulunabilir. Bu gıdalar, hem sindirim sisteminizi yormadan uzun süreli tokluk sağlar hem de gün boyunca ihtiyacınız olan enerjiyi karşılar.

Sağlıklı bir iftar için beslenme önerileri nelerdir?

Oruç döneminde yemeklerimizi planlarken, porsiyon kontrolüne dikkat etmek önemlidir. Yemek tabaklarımızı, karbonhidrat, sebze ve protein dengesini göz önünde bulundurarak hazırlamalıyız. Uzun süren açlıklar sonrasında, yemek yemek sadece mideyi değil, öncelikle beynimizi doyurmak anlamına gelir. Bu nedenle, yavaş yavaş ve her lokmayı iyice çiğneyerek yemek, bu sürecin önemli bir parçasıdır. Arada bir sofradan kalkıp biraz hareket etmek, sindirime yardımcı olabilir.

Sıvı alımını, yemeğin başında veya sonunda gerçekleştirmek, yemeğin ortasında değil, daha uygundur. Yemek sırasında dikkatimizi dağıtacak aktivitelerden (televizyon izlemek, telefonla ilgilenmek gibi) kaçınmak, tamamen yemeğimize odaklanmamızı sağlar. İftarda, kan şekerimizi hızla yükseltecek şerbetli tatlılar, ağır yağlı yemekler, kızartmalar ve hamur işleri yerine sebze ağırlıklı yemekleri tercih etmek, sağlıklı bir seçimdir. Yemekten hemen sonra tatlıya veya meyveye geçmek yerine, en az 1-2 saat beklemek, sindirim sistemimiz için daha yararlı olacaktır.

Bu yaklaşımlarla, sindirim sistemimizi rahatlatmak, kan şekerimizi dengede tutmak ve oruç dönemine hazırlık olarak vücut depolarımızı uygun şekilde doldurmak mümkün olur. Böylece hem daha sağlıklı bir oruç süreci geçirebiliriz hem de oruç tutmanın getirebileceği potansiyel zorlukların üstesinden gelebiliriz.

Sağlık Rehberi

Sağlık rehberimizden içerikler görüntüleyin.

Haber Bültenimize üye olun.

Periyodik olarak haber bültenimizi size ulaştıralım.

...

Nesilden nesile hayat bize GÜVEN diyor.


Güven Hastanesi hizmet standartları ile JCI tarafından akredite edilmiştir. JCI şikayet bildirimlerinizi buraya tıklayarak yapabilirsiniz.

Kişisel verilerin korunması ve işlenmesi politikalarına ilişkin aydınlatma metnimize buradan kişisel veri işleme envanteri ve kişisel verilerin korunması politikamıza ise buradan ulaşabilirsiniz.


Sayfanın son güncellenme tarihi: 16-08-2024