Romantik ilişkilerdeki davranışlar, hissedilen duygular, hoşlanılan insanlar, alınan kararlar psikolojik ve fizyolojik olarak açıklanabiliyor. Bebeklikte, anne ve babayla kurulan bağın biçimi romantik ilişkilerdeki tutumu da etkiliyor.
Güven Çayyolu Cerrahi Tıp Merkezi Psikoloji Bölümünden Uzm. Psk. Merve Sarsmaz, aşkın psikolojisini değerlendirdi.
Aşk; biliş, duygu ve davranışları içeren karmaşık ve dinamik bir sistem olmakla birlikte çok boyutlu bir olgu, tutum ve uyarılmadır. Aşık olma süreci fizyolojik ve psikolojik deneyimlerle oluşmaktadır. Aşık olmanın fizyolojisi ise çeşitli hormonal değişimlerle açıklanmaktadır.
Örneğin; mutlu hissetmemize sebep olan dopamin hormonunda artış, sürekli karşıdaki kişiyi düşünmemize sebep olan (obsesif kompülsif bozuklukta da görülen saplantılı düşüncelerde olduğu gibi) seratonin hormonundaki azalma, fiziksel temas ihtiyacını artırıp rahatlama isteğini sağlayan oksitoksin hormonundaki artış, heyecanın nedenlerinden olan noradrenalin hormonundaki artış ile terleme, titreme vb. bedensel belirtilerimizi artıran adrenalin hormonu aşkın fiziksel halinin göstergeleridir.
Romantik ilişkinin insan yaşamındaki ilk işlevinin yakınlık ihtiyacının karşılanması, ikinci işlevinin ise kimlik gelişimine katkı sağlaması olduğu söylenebilir. Yapılan araştırmalar, bağlanma türleriyle romantik aşkı ilişkilendirerek, kişilerin bebeklikteki bağlanma stillerinin, aşık oldukları kişilerle ilişkilerini belirlediğini göstermektedir. İlişkilerin içinde gelişen varlıklar olduğumuz bilgisi ile sevgiye dair ilk oluşumumuz bakım verenimizle başlamaktadır. Varoluşumuzun bir parçası olan yakınlık ihtiyacı bebek için anne, çocuk için arkadaş ya da oyuncaklar, ergen için flört edilecek birisi, yetişkin ve yaşlılar için ise romantik eş olabilir.
Yapılan bilimsel çalışmalar, kişilerin sağlıklı bir ilişki yürütebilmelerinin birbirleriyle ortak noktada buluşabildikleri derecede mümkün olabildiğini gösteriyor, bu durum da aşkta benzerlik faktörünün önemli rolünü kanıtlıyor.
Yapılan bilimsel araştırmalar ışığında, sağlığın ve gençliğin belirleyici faktörlerinden birinin yakın ve mutlu romantik ilişkiler olduğu görülmüştür. Günümüzde flört kültürü; süresi kısalan ilişkiler, boşanmalar, adı konmayan birlikteliklerle simgeleşmeye başlasa da birçoğumuz hala temelinde güvenin bağlılığın ve sürekliliğin bulunduğu ilişkiler istiyoruz. Her birimiz hala aşkın çerçevesi içinde yer almak olmak ve o aşkı mümkün olduğu kadar sürdürmek için uğraşıyoruz.
İlişki ona verilen emek ve zaman ile mutlu tutulabiliyor. Mutlu ilişkilerde, kendi hayatları, hayalleri, düşünceleri, duyguları ve ilişkileri üzerine konuşmak koruyucu faktör görevi taşıyor. Benleri koruyarak biz olma yolculuğu, sağlıklı ilişkileri tanımlıyor.
Alanın önemli araştırmacılarından olan Gottman çifti, sağlıklı, uzun ömürlü bir ilişkinin 7 katlı, kalın duvarlar ve sağlam bir zeminle çevrili bir eve benzediğini söylüyor. Aşkın bilimi olarak adlandırdıkları bu 9 unsur her daim başarılı bir birlikteliği doğuruyor. Bu araştırmalarda evin zemini ve duvarlarını; bağlılık ve güven oluştururken, evin katlarını; partnerlerin birbirlerinin aşk haritalarına sahip olması(birbirlerinin iç dünya, duygu ve düşüncelerine hâkim olmaları), birbirlerine olan düşkünlük ve hayranlıklarını somut şekilde birbirlerine ifade etmeleri, birbirlerine doğru yönelmeleri(iletişime çağırma şekline mutlaka cevap vermek), ilk bakışın pozitif perspektiften olması(suçu birbirlerinde aramamak ve ilk amacın gerçekleri öğrenmek olması), hayallerini birbirleri ile paylaşıp heyecanlarına ortak, ideallerine ise saygılı olabilmek oluşturuyor.
Yapılan araştırmalarda bir ilişkinin seyrini tartışma şekillerinin belirlediğini göstermektedir. Kaçınılması gereken tartışma özellikleri mahşerin dört atlısı olarak adlandırılmakta olup bunlar; eleştiri, aşağılama, savunmaya geçme ve her türlü iletişimin aniden kesilmesi yani pasifleşmedir. Bu dört atlıdan pozitif iletişimi koruyarak uzak durmak mümkündür. Sağlıklı ve mutlu ilişkilerle ilgili 40 yılı aşkın süredir yapılan çalışmalarda, bir olumsuz deneyime beş olumlu deneyim oranı gözlemlenmiş ve önemli olanın olumsuz deneyim yaşamak değil, tüm olumsuzluklara rağmen olumlu deneyimlerin yüksek olması olduğu kanıtlanmıştır. Pozitif iletişim için; partnerlerin bireysel sorumluluklarını üstlenerek problemle oynadıkları rolü kabul etmesi, çok daha az savunmaya geçmesi, partnerlerin istek, problem ve ihtiyaçlarını açıkça dile getirmesi ve son olarak her daim iletişimin korunmasıdır.
Tüm bu bilgilere ek olarak dış dünyaya içeriden hareketle açılan biricik bireyler olduğumuz bilinci ile kendinin farkında olmak, kendimizi tanımak ve sevmek, kendimizin yanında yer almak atılacak ilk adımlardır. “Her şey sevgi ile büyür” sevgiyi hatırlatan bu günde kendiniz, aileniz, partneriniz ve sosyal çevrenize dair sevgi ihtiyacınızı karşılamak için siz neler yapabilirsiniz.
Sağlık rehberimizden içerikler görüntüleyin.
Periyodik olarak haber bültenimizi size ulaştıralım.
Nesilden nesile hayat bize GÜVEN diyor.
Güven Hastanesi hizmet standartları ile JCI tarafından akredite edilmiştir. JCI şikayet bildirimlerinizi buraya tıklayarak yapabilirsiniz.
Kişisel verilerin korunması ve işlenmesi politikalarına ilişkin aydınlatma metnimize buradan kişisel veri işleme envanteri ve kişisel verilerin korunması politikamıza ise buradan ulaşabilirsiniz.