Modern yaşam tarzı, değişen beslenme alışkanlıkları, hareketsiz yaşam ve stres gibi faktörler, dünya çapında muazzam boyutlara ulaşan kronik hastalıkları da beraberinde getiriyor. Adını her geçen gün daha sık duymaya başladığımız fonksiyonel tıp, kronik hastalıklarla mücadelede kişiyi beslenme, çevre, duygular ve yaşam tarzına ilişkin faktörlere göre analiz ediyor. Kronik hastalığı bulunan insanları; ruh, beden ve zihin bütünlüğü içerisinde şifaya kavuşturmayı hedefliyor. Güven Çayyolu Cerrahi Tıp Merkezi Fonksiyonel Tıp Danışmanı Dr. Murat Keklikoğlu ile kronik hastalıklar ve fonksiyonel tıp ile ilgili bilgi verdi.
Kronik hastalık nedir?
Hastalık deyince basit bir soğuk algınlığı, arpacık, ayak burkulması gibi kendini sınırlayan ve birkaç günde iyileşen ya da apandisit, kırıklar, kafa travması gibi cerrahi müdahale gerektiren akut durumları kronik hastalık süreçlerinden ayırmak gerekir. Kuşkusuz kalp krizi gibi bazı akut durumlara, altta yatan damar sertliği gibi kronik durumlar eşlik eder. Bunlar esasen altta yatan kronik bozukluğun organ düzeyine çıkarak akut bir olaya sonuçlanmasıdır ki kronik bir hastalık olarak görülmelidir. Akut durumlarda konvansiyonel tıp yaklaşımı mükemmel işe yarar. Buna arabamızın lastiği patlayınca gittiğimiz lastik tamircisinin lastiği değiştirmesini örnek gösterebiliriz. Akut durumların tedavisi de biraz ona benzer. Doktor “nokta atışı” ile patolojiyi ortadan kaldırır ve bizi sağlığımıza kavuşturur. Oysa kronik hastalıklarda durum biraz daha farklıdır. Kronik hastalıkları uzun süre sorunsuz kullandığımız ama hiç bakım yaptırmadığımız aracımızın yolda kalmasına benzetebiliriz. Görünüşte aracın hiçbir sorunu yoktur ama günün birinde arıza yapmış ve çekici çağırmak zorunda kalmışızdır. Ne olduğunu bulmak için tamircilerin uğraşması gerekir. Şanslı isek ucuz bir yedek parçanın değişmesi veya tamiriyle araba yürüyebilir ama motoru yakmışsak başımıza daha büyük bir dert açılmıştır. Başımıza gelenden ders alırsak artık daha dikkatli oluruz aracımızın bakımlarını zamanında yaptırırız, bir yerinden ses geldiğinde (hastalık belirtisi) servisi arayıp randevu alırsınız. Yolda kalmak istemiyorsak, yani kronik hastalıkların sağlığımızı tüketmesinin önüne geçmek için bakımları zamanında yaptırmalıyız diyelim.
İnsanlar günümüzde bazı kronik hastalıklara neden daha çok mu yakalanıyor? İnsanlık bir sağlık felaketiyle mi karşı karşıya?
Yüzyıl kadar önce, ünlü mucit Thomas Edison geleceğin doktorlarının hastalarına ilaç vermek yerine onların doğru beslenme ve hastalıkların önlenmesiyle ilgileneceklerini söylemişti. Edison bu öngörüyü dile getirdiğinde ortalama ömür, gelişmiş ülkelerde 48 yıldı. İnsanlar verem, difteri, çocukluk hastalıkları ve doğum komplikasyonları gibi günümüzde artık seyrek rastlanan nedenlerden ölüyorlardı. Enfeksiyonların ve akut hastalıkların etkili tedavisi, cerrahideki büyük gelişmeler, aşılar ve hijyen koşullarında sağlanan ilerlemeler sayesinde yüzyıl içerisinde insanların ömür beklentisi iki katına çıktı. Yüzyıl önce çok az olan kalp hastalığı, kanser, inme, demans ve diyabet gibi kronik hastalıklar bugün adeta dünya çapında birer salgın boyutuna ulaşmış durumda. Sağlık harcamalarındaki dramatik artışa rağmen kronik hastalıklara yakalananların sayısındaki önlenemeyen yükselişe bakıldığında, daha sağlıklı bir gelecek için önceliklerin hastalıkların önlenmesi ve sağlığı koruma odaklı yaklaşım olduğu görülüyor. Bugün kronik hastalıklar modern dünyadaki ölümlerin ortalama yüzde 70’inden sorumlu. Dünyada 400 milyondan fazla kişide şeker hastalığı var ve bu sayının önümüzdeki 15 yılda 600 milyonu geçmesi bekleniyor. Ülkemizde on yıl içerisinde diyabet yüzde 100 civarında artış gösterdi.
Kronik hastalıklar nasıl önlenebilir?
İnsan vücudu da tıpkı doğa gibi “en az çaba yasasına” tâbidir yani doğal ortamında özel bir çaba göstermeden sağlıklı kalmak üzere tasarlanmıştır. Nasıl ki doğal ortamlarında tohum filizlenmek, balık yüzmek ve kuş uçmak için çabalamazsa vücudumuz da zahmetsizce sağlıklı kalacak bir tasarımdır. İlaçlara ve doğal olarak alması gereken girdiler dışındaki şeylere gereksinim duymadan sağlıklı kalacak şekilde tasarlanmıştır. Ona ihtiyacı olan yararlı şeyleri sağladığımızda ve zararlı şeylerden uzak durduğumuzda kendini dışarıdan müdahale olmadan yenileyecektir yani vücudumuz doğasından gelen bir yenilenme, iyileşme potansiyeline sahiptir. Başka bir deyişle, sağlıklı bir hayat sürmeye programlanmış “fabrika ayarlarıyla” dünyaya geliriz. Her canlı gibi insan da yapısında bulunan böyle bir şifa potansiyeline sahiptir. Sağlıklı bir organizmanın, ihtiyacı olan girdileri sağladığında ve zararlı olanlardan uzak durduğunda, uzun ve hastalıksız bir ömür sürmesi mümkün olabilir. Hayatımızın her evresinde bu şifa potansiyelini harekete geçirdiğimiz ve onun önündeki engelleri temizlediğimiz ölçüde sağlıklı kalırız.
Bu hedefe varmak için insan vücudunun işleyişi, sağlık ve hastalıkla ilgili yeni bir bakış açısı kazanmak, vücudumuzun sesini dinlemek; bu bakış açısına göre vücudunuzun şifa sürecini hayata geçirmesine yardımcı olmak ve sağlık durumunuzu daha iyiye doğru değiştirmek için kendi planınızı geliştirmeniz, yol haritanızı belirlemeniz gerekir.
Vücudun bir hücresinde meydana gelen her değişim, az ya da çok, bütün diğer hücreleri etkileme gücüne sahiptir. Herhangi bir vücut sisteminin sağlığını diğerlerinden ayıramayız. Söz gelimi bağırsaklarımızın sağlığını vücudumuzun sağlığından ayrı düşünemeyiz. Kronik hastalıkların gelişme riskini kontrol altına almada en önemli faktör, tükettiğimiz besinlerin doğru seçilmesidir. Beslenme tarzı gerçek gıdalardan yoksunlaşan ülkeler ne kadar ileri ve refah içinde olsalar da bu ülkelerde kronik hastalıklar ve onlara bağlı ölümler hızla artış göstermektedir. Bu ölümler esasen inme, şeker hastalığı, belirli kanser tipleri, kalp hastalığı, karaciğer bozukluğu ve böbrek yetersizliğine bağlıdır.
Fonksiyonel tıp nedir?
Kişide bulunan hastalığı değil, hastalığın bulunduğu kişiyi tedavi etmektir. Fonksiyonel tıp insanı ruh, beden ve zihin bütünlüğü içerisinde şifaya kavuşturmayı hedefleyen bir yaklaşımdır. Hastalıkları önlemek ve tedavi etmek, en önemlisi de sürdürülebilir sağlık dengelerine ulaşmak için vücudumuzdaki dengesizlikleri bularak onları gidermeye odaklanır. Fonksiyonel tıp sağlığı, optimum denge durumu ve canlılığı da yaşam enerjisinin ruh, beden ve zihinde engelsizce dolaşması olarak tanımlar. Güvenli ve kişiye en uygun tanı ve tedavi yöntemlerini içerir. Bünye, beslenme, çevre, duygular ve yaşam tarzına ilişkin faktörlerin analizine dayanır. Hastaların iyileşme sürecine aktif olarak katılmalarına odaklanır. Modern yaşam tarzı bizi, artık muazzam boyutlara ulaşan kronik hastalıklarla birlikte yaşamak zorunda bırakabilir ama bu bilmeceyi çözmek için buzdağının suyun altında kalan derinliklerine bakmak gerekir. Her hastanın bireysel patofizyolojisi ve semptomları farklı da olsa bunların altında yatan ortak nedenleri bulmadan, kronik hastalıkları çözüme kavuşturmak ve iyileştirmek mümkün değil. Fonksiyonel tıp işte bu derinliğe inmeye çalışıyor.
Fonksiyonel tıbbın ayırt edici özellikleri nelerdir?
Fonksiyonel tıp, bilime dayalı bir yaklaşımla hastanın öyküsü, fizyolojisi ve yaşam tarzındaki ağ benzeri etkileşimleri değerlendirerek her bireyin benzersiz genetik yapısını onun iç ve dış faktörleriyle birlikte ele almaktadır. Bunlar hastanın toplam fonksiyonel durumunu etkileyen değişkenlerdir.
Standart batı tıbbı, geleneksel tıp ve kimi zaman alternatif tıp olarak ifade edilen uygulamaların iyi hekimlik uygulamaları çerçevesinde sentezlenerek beslenme, fiziksel aktivite, gevşeme, bilinçli farkındalık ve en gelişkin laboratuvar testi ve tanı olanaklarının kullanımı, reçeteli ilaçların yanı sıra bitkisel preparatlar, besin destekleri, terapötik diyetler, detoks programları ve stres yönetimini içermektedir.
Kompleks, kronik dejeneratif hastalıkların önlenmesi/tedavisi için kanıta dayalı bilim ve şifalandırıcı hekim-hasta işbirliğine dayanan bir modeldir.
Bir kişide hastalığı saptamanın, o hastada tıbbi tanıya karar verme anlamına gelmediği, bunun yalnızca başlangıç olduğu teziyle hareket eder. Hastada belirli bir duruma tanı konulması, sözkonusu olabilecek bir kronik sürecin kök nedenlerinin çözümlenmesinin başlangıcını teşkil eder. Görünürdeki semptomlara tanı koymak ve onları tedavi etmek yerine kronik hastalığın kök nedenlerine yönelik bir tanı ve tedavi uygulamak esastır. Hastalıklar birer bela ve musibet değil, aslında vücudun içinde bulunduğu bozulmuş ortam ve koşullara uyum sağlama çabası olarak yorumlanmalıdır. Vücut bu koşullara başarılı biçimde uyum sağlayamadığında hastalıklar ortaya çıkar.
Sağlık rehberimizden içerikler görüntüleyin.
Periyodik olarak haber bültenimizi size ulaştıralım.
Nesilden nesile hayat bize GÜVEN diyor.
Güven Hastanesi hizmet standartları ile JCI tarafından akredite edilmiştir. JCI şikayet bildirimlerinizi buraya tıklayarak yapabilirsiniz.
Kişisel verilerin korunması ve işlenmesi politikalarına ilişkin aydınlatma metnimize buradan kişisel veri işleme envanteri ve kişisel verilerin korunması politikamıza ise buradan ulaşabilirsiniz.